Lithescan
  • Anasayfa
Serini Bul
Sign in Sign up
  • Anasayfa
Sign in Sign up
Prev
Next

Confesser - Bölüm 8

  1. Home
  2. Confesser
  3. Bölüm 8
Prev
Next

Yüzüme çarpan ışıkla gözlerimi araladım. Gün doğumu odanın içerisini doldururken sırtımda bir sıcaklık hissettim. Kollarımdan sıyrılmış olan Yaren sırtıma yaslanmış uyuyordu, onu uyandırmadan yatakta döndüm yüzüne vuran ışıkları kamufle ettim. Dikkatlice kolumu boynunun altına sokup üzerime çektim, hafif kıpırdansa da uyumaya devam etti. Sırtını sıvazlayıp uyumasını izlerken telefonuma uzandım. Güne her zaman erken kalkan bedenim alarmsız da alışkanlıktan erken uyanmıştı; saat 7.30’u gösterirken ben güne merhaba demiş olmuştum. Biraz daha tembellik yapmak istesem de Yaren’i uyurken izleme fırsatını daha cazip buldum. Yanağını okşadım, kirpiklerini usulca sevdim. Hafif dokunuşumla kaşları titrediğinde gülümsedim. Saçlarını nazikçe geriye doğru tararken her zaman bu kadar uzun muydu diye düşündüm. Birden telefonumda galeriyi açtım, düğün fotoğraflarını aradım. Galerimde geçmişe gittikçe bir fotoğrafımızın bile olmaması dudaklarımı büzmeme sebep oldu. Sonunda evlendiğimiz zamanlara geldiğimde omuzlarına saçılmış dalgalı saçlarını gördüm. Sade makyajı ve benzer sadelikteki gelinliğiyle zarif bir kuğuyu andırıyordu. Evlendiğimiz gün kuaförden onu alırken de benzer şeyleri düşünmüştüm, saçları kısayken de güzeldi uzunken de çok güzeldi. Birden içimde dayanılmaz bir sevgi patlaması hissettim, eğilip saçlarını ve öpebileceğim her noktasını öptüm sevilesi şey seni.. dünyadaki tüm sevgileri hak eden sevimli bebek ya..

Onu öpüp dururken Yaren sızlandı, elini yüzüme koyup itmeye çalıştı. Çatık kaşlarla gözleri aralandı, bana baktı. Anlamlandıramadığı noktada gözlerini kapatırken yüzünü kaçırdı “Ne var ya… uyumak istiyorum..” çatallı sesiyle mırıldandığında kıkırdadım bir kez daha öpmeye başladım. Öpücük yağmurundan kaçamayan Yaren gözlerini ovaladı, bana baktı. Gülümseyip ona bakarken bilincinin açıldığını fark ettim, kademeli bir şekilde gözleri çevreyi tararken uyandı, bana bakıp gözlerini kırpıştırdı. Birden yanındaki kişinin ben olduğumu fark edince gözleri irice açıldı, hızla yatakta doğrulduğunda kahkaha atıp belini tuttum “Nereye gidiyorsun? Günaydın öpücüğüm nerede benim?” Tekrar yanıma çekerken gözlerini yumdu, çaresiz bir şekilde inledi. Gözleri bir kez daha açıldığında bana döndü, yüzümde gezinen gözleri öpecek yer arıyor gibiydi. Sabırla gülümsedim onun hareketini beklerken dudağımın köşesinde öpücük bıraktı. Geri çekilirken dudaklarıma baktı sonra bana bakıp kızardı “Bu yeter mi?” sırıttım dudaklarını ısırıp çekiştirdim “Sence? Bu hiçbir şey ama şimdilik bununla yetineceğim.. sen uyurken seni öptüklerim bana yeter.” Yataktan kalkarken sırıtıp söylediğimde Yaren bana şaşkınca baktı “Beni uyurken öptün mü? Neden ki?” O da doğrulurken sordu, kaşlarım hafifçe çatıldı yüzümü Yaren’e yaklaştırdım “Çünkü çok sevilesi duruyordu, neden öpmeyeyim? Benim karım değil misin? Her yerini öpüp ısırmak istiyorum.” Yanağını ısırıp geri çekildiğimde acıyla tısladı. Yanağını ovalarken dudaklarını büzdü, sözlerime karşı bir şey söyleyemedi. Gülerken elinden tuttum “Kalkalım da elimizi yüzümüzü yıkayalım. Kahvaltıya yetişelim.” kalkması için teşvik ederken çekiştirdim, benim enerjime ayak uydurmaya çalışıp ayaklandı.

Dişlerimizi fırçaladık, elimizi yüzümüzü yıkadık. İlk kez uyandıktan sonra beraber bir şeyler yaptığımız için alışkanlıklarını takip etmek istiyordum. Banyodaki işimiz bittikten sonra yatağı toparladı, kendi eşyalarını ayarladı. Çantası her daim ufak bir çanta olmuştu, cüzdanını ve şarj aletini içerisine yerleştirirken benim şarj aletimi kaldırdı “Telefonunun şarjı var mı? Dün gece takmayı unuttun.” Elimdeki telefonla oyalanıyormuş gibi yaparken ona baktım “Efendim? Ah evet var ya. Ama ne olur ne olmaz yanına alır mısın?” Kafasını usulca sallarken benim şarj aletimi de çantasına attı. Eşyalarının arasına bir de not defteri ve kalem de attıktan sonra salık saçlarını taradı, büyük bir tokayla rahat bir şekilde toparlayıp eşyalarını aldı. Yatak odasından çıkarken seslendim “Nereye gidiyorsun? Burada giyinsene?” Şaşkınca sorduğumda elindeki eşyalarla kapının önünde durdu, sözlerimle bana baktı sonra kulakları kızardı “Ben.. diğer odada giyineyim. Hem sen de giyinirsin hemen hazırlanmış oluruz.” Kapıdan telaşla çıkarken yataktan kalktım, birkaç adımda ona yetişip bileğinden yakaladım. Bana döndüğünde girmeye çalıştığı odaya beraber girdik. Bu oda diğer odalara göre daha sadeydi, penceresi de bir ağaç sayesinde kapanıyordu. Odaya girdiğimizde kapıyı kapattım, ellerimden kaçsın istemediğimden kapının önünde durdum. Kollarımı kavuşturup kapıya yaslandığımda kaşlarımla elindeki kıyafetleri işaret ettim “Her yerini gördüm, bu kadar utanman artık birazcık komik. Şimdiden itibaren pratik yapalım.. soyun bakalım.” Gülümseyip konuştuğumda kollarındaki giysileri sıktı, bana üzgün gözlerle baktı. Böyle bir şeyi istemediği yüzünün her tarafında belli olsa da geri duracak halde değildim.

Biraz rahatsız olsa da arkasını döndü, önce üstünü çıkardı. Pijamasının altından sporcu atleti çıkınca kaşlarım kalktı, demek ki sutyensiz olduğunda bunlardan giyiniyordu. Pijama üstünü usulca yanındaki koltuğa attı üstüne giyinmeyi planladığı sutyeni kıyafetlerinin arasından çıkarıp bana baktı. İlgiyle ona bakarken gülümsediğimde dudaklarını sıktı “Şey.. gözlerini kapatsan?” Daha fazla ilerleyemeyeceğini anladığımda gülümseyip yanına yaklaştım. Elim belinde gezerken eğildim dudaklarımla kulak ucunu ısırdım “O gün.. banyoda uyuduktan sonra seni kurulayıp giydiren kimdi sence? Hadi artık, çıkaralı bakalım~” ellerim yavaşça yukarı çıktı, parmaklarım sporcu atletinin iki yanına girdi hafif bir çekişle gevşedi yukarıya doğru kaydırdım. Santim santim çıkarırken utançla omuzlarını çökertti, ensesi gün yüzüne çıkınca öptüm. “Bak şimdi seni öperken sutyenini giyinmen bence çok daha mantıklı, hem bakmıyorum hem de ben oyalanıyorun..” bir kez daha öperken ellerim öne doğru ilerledi göğüslerini avuçlayıp kaldırdım. Ufak bir iniltiyle atletin kalanını hızla çıkarıp omuzlarına sutyeni astı. Ellerim çekilirken yerini sutyenin dokusu kapladığında oturduğundan emin olup yerleştirdim, kopçasını da kapatıp yanağından öptüm.

“Harikasın~ şimdi pijama altımıza bay bay diyoruz~” lastiklerinden gevşettiğim pijama altını hiçbir çaba göstermeden parmaklarımla ittirdiğimde anında dizlerinin altına kadar düştü. Toz pembe iç çamaşırına bakarken sırıttım “Her şeyin bu kadar sevimliyken nasıl seni yemeyeyim? Pekala, kaldır bakalım bileklerini.” Önüne geçtim, sağ bileğine parmağımla vurup sırıttım. Gözlerini yumdu, omzundan destek alırken hafifçe ayağını kaldırdı. Dizini öptüm, bileğinden ilk kısmını çıkardım “Şimdi diğeri~” diğer ayağını da çıkardıktan sonra pijama altını arkama doğru fırlattım. Bacaklarını okşayıp sıktığımda omuzlarımda duran parmakları kıvrıldı “Bence bu kadar yeter..” kısık tonda mırıldandığında gözümün önünde duran baldırı ısırdım. Gözlerimi kısıp ona baktığımda telaşla eğilip ağzımı kapatıp itti “Ta-tamam artık. Bırak pantolonumu giyeyim..” tatlı sızlanmasına karşılık bu sefer zorluk çıkarmadım, bacaklarını bıraktığımda titreyen bedenini çevirdi. Bu sefer de kalçasını gözlerime serdiğinde uzanıp kalçasını ısırdım. Acılı bir sesle koltuğa doğru sendeledi. Gülerken ısırdığım yere vurdum “Acaba kahvaltıyı atlasak mı? Bence benim kahvaltım gözlerimin önünde..” bir kez daha eğildiğimde öne doğru eğildi, kalçasını elleriyle kapatırken gözlerindeki inançsızlıkla bana baktı “Ama böyle yapmayacağını söylemiştin.. hani sadece izleyecektin..” haksızlığa uğramış gibi duruyordu, daha fazla uğraşmak istesem de kıyamadım. Belinden çekip kucağıma oturttum, yanaklarını öpüp özür diledim “Çok uğraştım seninle affet beni, daha yapmayacağım söz veriyorum. Hadi gel üstünü kollarından geçirelim.” Getirdiği mavi gömleği ona giydirdim, düğmelerini ilikledim. Burnundan öpüp ellerimi kaldırdım “Tamam, artık pantolonunu giyebilirsin.” Gülerken kucağımdan kalkmasını izledim. İnce bacakları pantolondan teker teker geçti, kalçasından da yavaşça kayıp girdiğinde gömleği üzerinde katlandı. Bir parçasını içine soktu, biraz bol bırakıp pantolonunu da ilikledi.

Tamamen giyindikten sonra bana baktı, saçlarını düzeltmek için saldığında ellerinden tuttum parmaklarını öptüm “Biraz saçlarını açsan olmaz mı? Çok güzel duruyor böyle..” sorduğumda bir şey demeden onayladı, elindeki tokayı ne yapacağını bilemez halde elinde döndürdü. Odadan çıkmak için hareket ettiğimde benimle beraber hareket etti. Arkamdan geldiğini görünce omzumun üzerinden baktım “Beni giydirmek ister misin?” Ona baktığımda artık utancının zirvesini yaşadığını mimiklerinden seçebiliyordum. Şaşkınlıktan konuşamaz halde kekelediğinde kıkırdayıp yatak odasına gittim. Benim için kenara ayırdığı seçimlere bakıp gülümsedim, Yaren için sanırım bir oyuncak bebekten farkım yoktu. Rahat bir pantolon üzerine çektiğim beyaz gömleği üşümemi istemediğinden olsa gerek krem rengi kazakla tamamlamış duruyordu. Kazağın yanındaki saati görene kadar neden bu kadar çok eşyamı getirdiğini düşünüyordum, beni her yerde mükemmel göstermek istediği belliydi. Kendi üzerindeki seçimleri sadeyken konu ben olduğumda Yaren’in seçimleri inanılmaz güzel oluyordu. Saati taktım, yine benim için getirilmiş kalem parfümü bileklerime ve boynuma sıktım. Kollarımı düzeltirken odadan çıktım, koridoru bitirdiğimde salonda telefonuna bakarken buldum onu. Telefonda bir şeye dikkatlice bakarken dikkatini çekmek adına boğazımı temizledim. Ses çıkarmamla beraber bana döndüğünde telefonu kendine doğru saklayıp bana baktı “Giyindin mi? Tamam.. hemen gidelim.” Ayaklanırken kendi kendine mırıldandı, yanında duran çantayı aldı. Onun hafif telaşını izlerken bana siyah uzun bir ceket uzattı “Cidden bunu bile getirdin mi?” Cekete uzanırken mırıldandığımda gülümsedi “Hava nasıl olacak bilmiyordum, bir ince bir de kalın montunu aldım. Hava şimdilik güzel duruyor, umarım terlemezsin.” Sırıttı, kendisi için getirdiği krem rengi ceketi elinde tutarken spor ayakkabılarını giydi. Ben de ayakkabılarımı giyerken önümde durdu doğrulmamı bekledi “Bir dakika..” elleri önce omuzlarıma sonra da yakama ulaştı. Kırışık yerleri düzelttikten sonra ceketin arkasında kalan kemeri düzeltti “Tamamdır.. gidebiliriz.” Kendinden emin bir şekilde gülümseyip dışarı çıktığında oda kartını yuvasından alıp peşinden takip ettim.

Tüm günümüz gezmekle geçmişti, sabah yaptığımız kahvaltıdan sonra fazla durmadan arabaya atladık. Alanya’yı kıyı şeridi boyunca gezdik, birçok yeni yeri keşfettik. İlçenin iç kısımlarına doğru ilerlediğimizde ormanlık alanın çevresinde piknik yapılacak alanlar ve küçük restoranlar bulduk. Öğlen vaktini biraz geçerken artık iyice gittiğimizi düşündüğümüz noktada yemek için bir yere girdik. Sevecen bir aile tarafından karşılanırken girdiğimiz yerin aslında ünlü bir yer olduğunu sonradan öğrendik. Ufak bir derenin yanına sıralanmış masalarda aileler ve çiftler mevcuttu, herkes kendi neşesi ve gürültüsünde ormanın sesiyle bütünleşiyorlardı. Biraz daha sakin bir noktaya oturduk, siparişlerimizi verdik. Bizim siparişlerimizi alan kadın bir süre Yaren’i süzdü sonra birden konuştu “Kızım, sen kaç yaşındasın?” Teyzenin ani sorusu karşısında ikimizde şaşırdık Yaren gülümsedi “25 yaşındayım abla.” Kadın şaşırdı, önce Yaren’i sonra beni süzdü “Kızım o kadar genç duruyorsun ki seni lise çocuğu sandım. Maşallah ne güzel yüzün var.. tertemiz gencecik.. bir şeyler kullanıyor musun?” Teyze birden Yaren’in yüzüne elleyip tenini okşadığında rahatsız olan Yaren geri çekilmeye çalıştı. Bir şey söyleyemeden duruyor olsa da yüzünden rahatsızlığı okunuyordu, araya girmek adına hafif sesimi yükselttim “Teyzecim karımın güzelliği dillere destan biliyorum ama böyle mıncırmazsan daha hoş olurdu.. baksana güzelim yüzü kızardı.” Elini hafifçe itip yanağına usulca dokunduğumda kızarık yanağını gösterdim. Kadın telaşla özür dilerken buza ihtiyacımız olup olmadığını sordu. Yaren hızla red ederken teşekkür de etti. Kadın tekrar özür dilediğinde uzaklaştı, yanındaki ufak çocuktan bizim masayı işaret ettiğini gördüm. Patavatsızlığına laf etmemiş olmamız canımı sıkınca Yaren’e bakıp yanağını sıktım “Eğer birinin dokunmasından rahatsız oluyorsan bunu yüksek sesle söyle, öyle put gibi durmaya devam edersen güzeller güzeli yüzüne herkes dokunmaya başlayacak.” çekiştirdiğim yanağını tutup sızlanan Yaren gülerek teşekkür etti “Teyzenin kelimelerinin çoğunu takip edemedim, o yüzden aniden yüzüme dokunduğunda ne desem bilemedim ama teşekkür ederim Eymen. Beni bir beladan kurtardın.” Yanağını sıvazlamaya devam ederken güldü. Neyin hoşuna gittiğini anlamasam da bıraktım, önümüze getirilen mezelerden ve salatan biraz yedim. Telefondan birbirimize bazı şeyler gösterip konuşurken yemeklerimiz geldi, hızla yemeğe yumulduk.

Sabah kahvaltısını çok geç yapmamış olsak da yemekten sonra acıktığımızı fark ettik, yemeklerimizden tadarken Yaren bir kez daha nasıl yaptığını gelen garsona sormuştu. Bizimle ilgilenen kadın az önceki olaydan dolayı Yaren ne sorsa hızla cevap veriyor, anlatmaya fazla hevesli görünüyordu. Yediğimiz balık hakkında da bilgi verdikten sonra ormanın ortasını işaret etti “Yemeklerinizi yedikten sonra ahır tarafına gidin isterseniz, şu an iki kısrağımız eğitildi isteyen kişiler bir tur atabiliyor.” Önümüzdeki tabakları toplarken söylediğinde Yaren meraklı gözlerle arkasına doğru baktı. Kadın tatlı ya da çay isteyip istemediğimizi sorduğunda Yaren’in ilgisinin başka yerde olduğunu fark edip güldüm “Teyze sen şimdi ona atlardan bahsettin, gözü tatlı falan görmez ki. Yaren..” eşime seslendiğimde telefonundan atlarla ilgili şeylere bakıyordu “Sen önden git, ben hesabı ödeyip yanına gelirim. Ben gelmeden ata binme ama tamam mı?” Ondan tek başına ata binmeme sözü aldıktan sonra beraber kalktık, elindeki çantayı aldım “Bunu arabaya bırakırım, telefonunu da ver. Benimkiyle fotoğraflarını çekerim.” Çantayı rahatlıkla elime verirken telefonu istediğimde tereddüt etti. Telefonu çantaya koyup elime vermek arasında gidip geldiğinde ona soran gözlerle baktım “Benim elimde kalsın.. elimde ağırlık yapmıyor neticede hem beni aradığında sana yeri tarif etmem lazım.” Telefonu cebine attı, bir şey dememi beklemeden ilerledi. Elimdeki çantanın kolunu hafifçe sıktım, bir şey demeden kasanın olduğu alana doğru ilerledim. Ödemeyi yaptığım sırada kadın bir yerlerden elinde poşetlerle çıktı “Bu bizim bahçede yetişen dağ çilekleri. Ufak olduklarına bakma hepsi olgunlaşmış tatlıdır. Eşin çok tatlı biriydi, birbirinizi sevdiğiniz çok belli oğlum. Allah ayırmasın.”

Omzumu severken elime poşeti sıkıştırdı. Bunun da ücretini ödemek istesem de kabul etmediler, verdikleri hediye için teşekkür edip arabaya ilerledim. Eşyaları arabaya bıraktım, telefonumu kontrol ettim. Can’dan gelen durum bildirimleri dışında önemli bir mesaj olmadığını fark ettim. Birden yeni bir bildirim geldi, bu sefer farklı bir sosyal medya hesabından bir görüntü içerikli mesajdı ‘beni buradan görmezden geliyor oluşun sana ulaşmama engel değil, bu fotoğrafa rağmen hala beni tanımadığını mı iddia edeceksin?’ Yazı içeriği canımı sıkarken dün aldığım mesajlar aklıma geldi. Fotoğrafa tıkladığımda birkaç ay önce neredeyse yaşadığım otel odasında çekilmiş bir fotoğraftı. Uyuyan yüzüm ve üzerimde rahatça uzanmış kızıl saçları olan bir kadının fotoğrafını görünce hatıralar zihnimde canlandı. “Siktir ya.. neden birden yazıp duruyorsun?” Kadını yeniden engellersem yine bana ulaşacağını biliyordum, çok daha önceden beri tanıdığım kadından ne yaparsam yapayım kendisi sıkılmadığı sürece kurtulamayacağımı biliyordum. Saçlarımı yolar gibi çekiştirdiğimde telefonuma bir arama geldi. Numara bir kez daha bilmediğim bir numaraya aitti rahatsız hissetsem de aramayı yanıtladım “Vaay, demek ki fotoğraf etkili olmuş.” Kadının gülen sesine karşılık dişlerimi sıktım, gözlerimi kapatıp alnımın arabanın tavanına yasladım “Benden ne istiyorsun? Neden birden bire ortaya çıktın? Sahte fotoğraflarla mı beni tehdit ediyorsun şimdi de!” rahatsız bir şekilde sorduğumda Alev uzunca hmmladı. Konuşma süresi uzarken tedirgin hissettim, arkamda bir yerlerde beni bekleyen Yaren’i düşünmek kalbimi rahatsız etti “Neredeyse bir ay boyunca aynı yatağı paylaştık, sence de biraz kalpsiz değil misin? Sadece merak ettim seni, neler yapıyorsun falan diye yani..”

Rahat sesi canımı sıktı, iç çektim “Ben evliyim biliyorsun. Böyle bir şeyin gerçek olmadığının da farkındasın, kafanda kurup durma ve beni arayıp durma. Derdin paraysa da ne kadar istiyorsan söyle halledeyim. Yeter ki bir daha bana yazma.” klişe sözlerime kahkaha atan Alev hiçte bana yardımcı olacak gibi durmuyordu. Kahkahası yavaşlarken gülen bir sesle mırıldandı “İçimdeyken hiçte bir eşin olduğunu söylemiyordun ama? Ne oldu, baban mı kızdı da o suratsız kıza geri döndün? Hadi ama Eymen, sen de ben de o kızın sana göre olmadığını biliyoruz. Seni tanıyorum. O eve bir ay boyunca gitmemenden belli; onu sevmiyorsun.” gevşek konuşması başımda ağrıya sebep oldu “Kes şunu, o sikik fikirlerini kendine sakla. Eğer bu duruma devam edersen seni dava ederim, kim ne düşünür umurumda olmadan seni süründürmek için elimden geleni yaparım. Beni tanıyorsun Alev, dediğimi yapan biriyim. Ne bana ne de eşime yaklaş.” daha fazla konuşmasını duymamak adına telefonu kapattım, son gelen aramayı engelledim.

Bunun bir çözüm olmadığını bildiğimden Can’ı aradım. Arabayı kilitleyip biraz daha tenha noktaya ilerlerken Can son aramamda açtı “Evin mi yanıyor, çalışan birinin telefonunu neden sonuna kadar çaldırıyorsunuz beyefendi?” telefonu açtığında gözlerimi devirdim “Evim şu an yanmıyorsa da yakında yanabilir. Can yardım et, bu takıntılı orospu benim telefonumu bulmuş. Yaren hakkında bir şeyler söyleyip duruyor.” Yüzümü sıvazlarken iç çektim, Can kim olduğunu sorduğunda hafifçe bağırdım “Alev! Alev Yüksel! Babamın arkadaşı Yüksellerin kızı. Zamanında evlenmemizi istemişlerdi hatırlıyor musun?” Can söylediklerimden sonra kısa bir küfür etti “En son seninle evlenmek istemediğini, senden çok daha iyi birini bulduğunu söyleyip yurtdışına çıkmamış mıydı? Neden birden sana yazdı- dur bir dakika… birkaç ay önce sen görüştüğünüzü söylememiş miydin?” ikimizde iç çektik, durumun boktanlığı hakkında mırıldanırken Can konuşmayı ele aldı “Dostum için rahat olsun. İşimize yarar diye bir ara bir şeyler bakmıştım onunla ilgili. Ben onunla konuşur durumu kurtarmaya çalışırım. Sana haber vermediğim sürece sen onunla konuşma tamam mı?” Kafamı sallarken endişeyle yutkundum “Can eğer Yaren’e o fotoğrafı attıysa? Neden her seferinde yokuş aşağı yuvarlanıyorum..” iç çekerken Can mırıldandı “Yaren bu olayları zaten biliyor demedin mi? Her şeyi geç, böyle bir şeyin olmayacağını ben bile anlayabilirim. Büyük ihtimalle kendisinin düzenlediği bir fotoğraftır. Sakin ol dostum, Yaren’e fotoğraf atması korkunç kötü olur ama bu fotoğraf sahte olduğundan ve onca olaya rağmen kızmadığına göre Yaren geçmişle ilgili sana bir şey demeyecektir, yani böyle umalım? Ne bileyim yaa.. cidden salaksın. Nerden buldun bu piçi birden?” Kesik ağaç bulup üzerine oturduğumda ağzımı kapattım, geçmişi düşünürken pişmanlıkla mırıldandım “O sırada kaldığım otelde bir parti düzenlenmişti ve orada şey… belki bir gruba dahil olmuş olabilirim ve o fotoğrafta oradan sızmış olabilir? Ah.. karma denen şey mi bu?” Alnıma bir kez daha vurduğumda Can ıslık çaldı “Sen tam bir orospu çocuğusun dostum. Üzgünüm ama Kaan’a hak verdim ve Yaren seni nasıl affetti artık merak ediyorum.. neyse.. olan olmuş artık. Bir şekilde toparlamaya çalışacağım sen sakin ol, çaktırma bir şey anlaştık mı?”

Beni muhakkak haberdar etmesini söyleyip telefonu kapattığımda derin bir nefes aldım, yeniden bana attığı mesaja baktım. Nereden bakarsam bakayım fotoğrafa bakan kişi neler olduğunu anlayabilirdi. Daha önce sadece birkaç kızlar sarmaş dolaş hallerimin fotoğrafı vardı, en azından babamın elinde olan şey buydu. Şimdi ise beni tamamen bitirebilecek bir şey ortadayken huzurlu hissetmem imkansızdı ben bittim. Hem aileme hem de Yaren’e giderse bu ne diyeceğim.. İçim içimi kemirirken telefonum bir kez daha titredi, Yaren’in adını ekranda okuduğumda telaşla kalktım. Onu ağıl tarafına gönderdiğimi unutmuştum. İç kısma doğru ilerlerken aramayı yanıtladım “Yaren, neredesin?” onu aramaya devam ederken Yaren’in sesi kesik kesik geldi anlayamadım. Telefona baktığımda orman içerisine girdikçe hattın çekmediğini fark ettim. Çalışanlardan birine ağılın yerini sordum, oturduğumuz masanın biraz gerisini işaret etti. Teşekkür edip koşar adım gittiğimde atın üzerinde duran Yaren’i gördüm. Seyis atın kayışını hafifçe bıraktığında at şahlandı, Yaren de ona bacaklarıyla sıkıca tutunup profesyonelce atı yönetti. Atı yöneten seyis farklı bir ata atladı, Yaren’in önünden giderken Yaren sakin bir yüzle atı yönlendirdi. Birden bire benden tamamen gidecekmiş gibi hissettim, göğsüm sıkıştı. Elimi telaşla uzattım “Yaren!” tüm gücümle seslensem de sesim seyisin bağırmasıyla kamufle edilmişti. Beni duymadan atı koşturan Yaren’in arkasından bakarken bedenim şokla yerinde sabit kaldı. Diğer atların yanında duran başka bir adam koşarak yanıma geldi “Efendim içeri doğru atsız gitmemeniz en iyisi, ormanın iç kısmı labirent gibi bizden biri ya da atlardan biri olmadan gidemezsiniz.” Adam telaşla beni durduğunda ona sinirle baktım “Ne demeye eşimi ata tek bindirirsiniz! Kendisi at sürmeyi bile bilmiyor! Bir şey olursa nasıl telafi edeceksiniz?!” Adamın üzerine yürüdüğüm sırada adam ellerini kaldırıp kafasını salladı “Bi-biz de tek başına gitmesini istemedik ama hanımefendi atlar hakkında çok bilgiliydi. Az önce görmediniz mi? Şaha kalkmış bir atı çok rahatlıkla koordine edip sürdü. Bence eşinizin ata binmekle ilgili bir problemi yok, içiniz rahat olsun. Giden arkadaşım da eski jokey, bir şey olsa hızla müdahale edecektir.”

Her ne kadar sinirlensem de bir şey söyleyemedim, çevreme bakınırken atlardan birini işaret ettim “Beni de götür, onların peşinden gitmek istiyorum.” bir kez daha adam özür dileyip burayı bir başına bırakamayacağını, benim de profesyonel olmadığım sürece ata binmeme izin veremeyeceğini söyledi “Zaten toplasanız 10 dakikaya gelmiş olurlar. At üzerinde fazla gidilmesine izin vermiyoruz. Lütfen burada oturup bekleyin.” Adam beni bir sandalyeye oturttu, telaş yapılacak bir şey olmadığını söyleyip durdu. Endişemi üzerimden atamıyordum. Az önce yaşadığım olaylardan sonra birden Yaren’in ruhsuz bir şekilde gitme sahnesi beni sarsmıştı. Yaren’i gözlemlediğim sürece bana diğerlerinden daha farklı davrandığını anlayabilmiştim, bunu anlamamak için salak olmam lazımdı. Ama olur da bana diğerleri gibi davranırsa.. ya da benden bıkar ve beni terk ederse, ne yapardım. Her ne kadar önceleri düşüncesi çok umrumda olmasa da şu an ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyordum. Dizlerimi sıvazladım, bacaklarım huzursuzca sallandı Yaren’in eskiden beri bana sadık olması, beni bu kadar sevmesi sonsuza kadar sürmeyecektir. Bu olayları öğrenirse ne olacak? Kafam karman çormandı. Can’ın bir şeyler olmadan önce bu olayları çözebilecek bir çıkış yolu bulması için dua ettim babam bundan sonra yardım etmeyeceğini açıkça belirtti.. Alev kendi ailesinden men edildi, doğal olarak bu durum ailelere taşınsa bile çok büyük olay olmayacaktır ama Yaren.. o ne der? Midem bulanıyormuş gibi hissediyordum. Ne kadar düşünürsem düşüneyim çıkışı olmayan bir yola girmiştim. Birden yanımda bir ses duydum “Bak demiştim, çok uzaklaşmadan gelecekler diye.” Adamın sesiyle kafamı kaldırdım. Önde az önceki seyis dörtnala atı sürüyordu. Arkasından gelen Yaren de benzer şekilde geldiğinde gözlerimiz kesişti.

Bana bakan gözleri titredi, birden atı durdurdu. Yavaşça ayağa kalkarken önden gelen seyis Yaren’in ani duruşuyla durdu “Hanımefendi ilerlemeniz lazım, size ayrılan süre bu kadardı.” Yaren adamın sesiyle irkilirken kafasını otomatik olarak salladı, yavaşça benim olduğum yere doğru geldi. Atın üzerindeki ona bakarken dişlerimi sıktım, birden tekrardan sinirlendiğimi hissettim “Ata tek başına binerken kafandan ne geçiyordu! Hani beni bekleyecektin?” birden ağzımdan istemediğim kelimeler çıktığında yüksek sesime şaşırıp elimle ağzımı kapattım. Bana bakan Yaren elinin altındaki kayışı sıktı, yavaşça attan inip atı kendisini gezdiren seyise teslim etti “Ben özür dilerim.. gelmen uzun sürünce binmek istemediğini düşündüm. Hızlıca binip dönersem de geri dönebiliriz diye düşünmüştüm.” Eli bana uzandığında birden Alev’in bana attıpı fotoğraf aklıma geldi. Bana uzanan eli tutasım gelmedi, bedenimi geri bir adım çektiğimde Yaren şaşkınlıkla bana baktı. Benzer şaşkınlık bana da geçtiğinde havada kalan eli yumruk oldu, dudaklarını sımsıkı kapatıp bize seslenen kişilere döndü “Hanımefendi daha önce hiç eğitim almış mıydınız? Çok rahat bir şekilde atı yönlendirip seyir yaptınız.” Yanındaki atı seven seyis gülümseyip sorduğunda Yaren sessiz kaldı. Sessizlik birden ağır hissettirdiğinde geri döndüm duyabileceği kadar yüksek sesle mırıldandım “Ödemeyi yapalım geri dönelim.” Arkamda kalan adama ödemeyi yaparken gömleğinin kollarıyla oynayan Yaren sessizce arkamdan beni takip etti. Arabaya vardığımızda ikimiz de arabaya bindik, emniyet kemerlerimizi taktık.

Bir şey demeden yola çıkmıştık. Arabayı orman yolundan çıkarıp tekrar sahil yoluna girdiğimizde akşam üzeri olmuştu, deniz üzerinde batan güneş rahatsız ediyordu. Telefonum sessizde cebimde titreyip duruyordu. Ara sıra mesaj geliyordu, dikkatim dağılıp Yaren’e göz atıyordum. Camdan dışarıyı seyreden Yaren boş gözlerle yolu izliyordu, yanından gelip geçen arabalara göz ucuyla bakıp yeniden başka bir odak buluyordu. Az önceki ani çıkışım onu kesinlikle üzmüştü bundan emindim. Yola baktım, çenemi hafif sıkıp açtım. Elim tereddütle ona yanaştığında dokunmamdan irkildi “Ben.. az önce ben sana biraz yükseldim özür dilerim. İş yerinde ufak bir pürüz çıkmıştı, Can ile onu konuşuyorduk ondan geç kaldım ve.. biraz gergindim. Birden seni tek giderken görünce de korktum.” Elim parmaklarına ulaşmak için kolu boyunca aşağı indi, bileğini hissettiğimde parmaklarımı avucunda kaydırdım. Birbirine kenetlemeden gevşekçe parmaklarımızı doladığımda yoldan bir an gözümü alıp Yaren’e baktım. Elimize bakan yüzü fazla sakindi, sanki bir oyuncakla konuşuyormuşum gibi hissettim. Hafifçe parmaklarımı oynatıp parmaklarımızı sürttüm ona doğru mırıldandım “Beni affetmen için ne yapabilirim hm? Konuş lütfen Yaren.” Çocuksu konuşmamla bana baktı. Bakışlarında hiçbir duygu okuyamıyordum, bir süre sonra parmakları kıpırdadı elimi hafifçe sardı “Bana her şeyi açıkladığın sürece özür dilemene gerek yok Eymen. İşteki problem çözüldü mü peki?” Hafif bir tonda sorduğunda ona bakıp yola döndüm “Yani, sayılır. Birkaç güne belli olur anca.. Can bana haber vereceğini söyledi yani endişelenmene gerek yok.” Gülümseyip elini sıkıca kavradığımda kafasını hafifçe salladı, minik bir gülümseme verdi “Sevindim, umarım en kısa zamanda halledebilirsiniz.” Yaren’in ne olduğunu bilmediği problemimle ben kafamda baş başa kalırken kaldığımız otele doğru ilerledik.

Prev
Next

YOU MAY ALSO LIKE

IMG_0661
Beneath the Smile of the Surviving Princess
Mart 17, 2025
xxlarge-328×500
That Lady’s Stalker (Novel)
Nisan 13, 2025
How_to_Turn_a_Kind_Savior_Into_an_Emperor-1
How to Turn a Kind Savior Into an Emperor
Ocak 25, 2025
violet-cover-333×500
Violet Zerotta’s Hasty Marriage
Temmuz 21, 2025

MANGA DISCUSSION

  • Dram (7)
  • Novel (4)
  • Romantik (4)
  • Romantizm (3)
  • Shoujo (8)
  • Smut (1)
  • Tarihi (3)
  • Webtoon (6)

    Sitemizde yapılan paylaşımlar orijinal serilerin reklamı niteliğinde olup yapılan tüm paylaşımlar gönüllü kişiler tarafından yapılmaktadır. Bu yüzden hiçbir ticari amaç yoktur. Sitemizde bulunan serilerin şirketinizin ve/veya şahsınızın yayın haklarını ihlal ettiğini düşünüyorsanız lütfen lithescan@gmail.com adresine mail atarak bildiriniz.

    Sign in

    Lost your password?

    ← Back to Lithescan

    Sign Up

    Register For This Site.

    Log in | Lost your password?

    ← Back to Lithescan

    Lost your password?

    Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

    ← Back to Lithescan

    Caution to under-aged viewers

    Confesser

    contains themes or scenes that may not be suitable for very young readers thus is blocked for their protection.

    Are you over 18?