Confesser - Bölüm 7
Arabaya eşyalarımızı koyarken ara ara Yaren’e bakıyordum. Dün geceki gerginliğimiz biraz daha kırılmıştı, yanımda bulduğumda beraber biraz daha uyumuştuk birkaç saat sonrasında uyandığımda uyuyan yüzünü bir süre seyretmiştim. Saçlarını okşayıp omzunu sıvazladığımda hafif bir iç çekişle bana yanaşıp uyumaya devam ettiğini görünce uyanmamız gereken saati biraz kaçırmıştık. Kendi kendine uyanan Yaren geç kalktığını fark edince özür dileyip durmuştu. Sorun olmadığını söylesem de yüzü biraz düşmüştü. Bavulları yan yana koyup bagajı kapattım, Yaren kendisini arayan Asu’yla bir şeyler hakkında konuşurken arabaya kollarımı yasladım bana dönmesini bekledim. Dün gece için adam gibi özür dileyememiştim, sabah özür dilemeye kalktığım her saniye konuyu değiştirip durmuştu. Kolumdaki saate baktığımda öğleni biraz geçtiğini fark ettim. Eğer arabayla gidersek ertesi gün yorgun olacaktık. Telefonu açıp Can’dan uçak bileti bakmasını rica ettiğimde bana döneceğini söyleyip kapattı. Aynı anda Yaren benim olduğum yöne geldi, ikimiz de telefonlarımızı kapatıp birbirimize baktık “Atla bakalım, yola çıkma zamanı.” Kapısını açıp elimle işaret ettiğimde teşekkür edip koltuğa yerleşti.
Kapıyı nazikçe kapatıp kendi tarafıma geçtiğimde Yaren bana baktı “Uçakla gitmemiz daha mantıklı olmaz mıydı? Neredeyse yarım günlük bir yol, yorulmayacak mısın?” Yaren endişeyle sorarken ona bir anlık bakıp yola bakmaya devam ettim. Arabayı yola çıkardığımda kafamı hafifçe salladım “Aslında yol beni yormaz ama seni yorabilir, Can’dan rica ettim bugün hiç uçuş var mı diye bakacak. Eğer şanslıysak iki bilet buluruz.” ana caddeye çıktığımızda Can’dan bir arama geldi. Araba hoparlöründe olan telefonu açtığımda Can’ın sesi arabayı doldurdu “Dostum şansının şakası yok, saat 17.35’e iki bilet son anda buldum, İstanbul havaalanına gidebilir misiniz?” Gülerek Yaren’e baktığımda bana bakan Yaren de güldü “Tabii ki de sen bizim için bilet bulmuşken gidemez miyiz sence Can. Yaren bence Can bir teşekkürü hak etti, ona Alanya’dan ne alsak?” Elini tutup sorduğumda Yaren gülümsedi “Can Alanya’dan istediğin bir şey var mı? Ben alacağım..” telefonu rahatça açan Can Yaren’in sesini duyunca kekeleyip resmi dile dönmeye çalışması ikimizi de güldürdü “Aahh.. benimle oynamayın.. ne bileyim bakın oralarda bir şeyler aklıma bir şey gelmiyor şu an. Ah durun, kapatmam lazım. Size iyi tatiller.” Kapısının sesiyle kapatmak zorunda kalan Can bize iyi dileklerini son kez söylerken bir kez daha teşekkür edip kapattık. Yaren içi rahatlamış gibi koltuğa yaslandığında parmaklarımızı birbirine geçirdim, elini dudaklarıma götürüp elinin sırtını öptüm “Ben de bilet bulabileceğini düşünmüyordum, şimdi uçağa gidene kadar dinlenebilirsin. Havalimanına erken varırız gibi duruyor, gittiğimizde bir şeyler yeriz.” Otobana dönerken anlık Yaren’e bakıp yola tekrar baktım. Yaren ben konuşurken yüzüme bakmıştı, cevap vermeden önce yola yeniden döndüğünde biraz düşündü “Uykum pek yok ama Asu’nun benden istediği bir şey vardı. Laptopu açabilir miyim?” Tuttuğum eli bırakmak istemesem de elimi yavaşça elinden çekip güldüm “İşin varsa bitir, gittiğimizde laptopa dokunmana pek izin verecek kadar yüce gönüllü olabileceğimi düşünmüyorum.” Güldüğümde Yaren de gülüp kafasını salladı “Bu ne böyle tehdit miydi?” inanamaz bakışlarla kaşlarımı kaldırdım “Ne demek tehdit? Sadece seni her açıdan yormayı düşünüyorum. Gün 24 saat, bize yetecek mi şüpheliyim.” Sinsice sırıtıp ona baktığımda koluma hafifçe vurup arkaya uzandı. Sırt çantasının içerisinden laptopunu çıkarıp dizleri üzerine açtı, şifresini girdikten sonra ekranda birkaç şeyin açık olduğunu fark ettim.
“Yaren, Asu’ya nasıl yardım ediyorsun? O gün sormak istemiştim ama fırsatım olmadı.” Parmaklarımla direksiyonda ritim tutarken sordum. Yaren anlık bana bakıp laptopta bir şeyler yazmaya döndü “Çok bir şey değil, bazen çektikleri kısa videolara işaret dili ya da altyazı ekliyorum. Bazen konuşma yapacaklarsa konuşmanın bilimsel kısmı için makale tarayıp taslak oluşturuyorum. Ara sıra da Darülaceze gibi bakım evlerinde kalan çocukların genel taramalarını değerlendirip hastaneye yönlendirmelerini yapıyorum.” parmakları klavye üzerinde dans ederken duraksadı, benim yönüme baktı. Bana baktığını fark edince ona baktım soru soran gözlerle “Aslında senden habersiz böyle bir şey yaptığım için özür dilemek istiyorum.. neticede ne yaparsak yapalım birbirimize söyleyeceğimiz konusunda anlaşmıştık, ilk bozan ben olmuş oldum..” elleri yavaşça laptopun kenarlarını tutarken mırıldandı. Yaren’in benden bir özür daha dilemesini kaldıramayacaktım, sağ elimi kaldırıp yanağını sıktığımda sıkma yönüme doğru eğilip tek gözünü kapadı “Neden sürekli özür diliyorsun, istediğin şeyi yapmakta özgürsün hem.. asıl ben özür dilerim.” Sıktığım yanağını severken ona bakıp üzgün bir yüzle gülümsedim “Yani.. niçin diye sormanı istemiyorum, birçok şey için özür dilerim.. kuru özürle geçiştirmek istemiyorum da kendimi affettireceğimden emin olabilirsin. O yüzden her ufak şeyi bana söylemek zorunda hissetme kendini, doğru düşündüğün her kararda arkanda duracağım. Sadece ne yapmak istiyorsan onu yap, yardıma ihtiyacın olursa bana haber vermeyi unutma yeterli.” Elimi çekerken Yaren elimi yakaladı. Ona bakıp attığımda bana baktığını fark ettim, elimi tutan eli hafifçe titriyordu. Parmaklarımı hafifçe açıp avuç içimi yanağına sürttü “Sen zaten bana hep yardım ediyorsun. Senden daha fazlasını almaya hakkım yok..” verdiği garip cevapla kaşlarım çatıldı, yanağına biraz daha bastırıp parmak uçlarımla tenini okşadım “O ne demek öyle? Biz evliyiz Yaren, benden aldığından fazlasını almaya ve talep etmeye hakkın var.” Bariz olan bir şeyi söylediğimde gülümseyip kafasını elime yasladı “Öyle di mi? Haklısın Eymen, teşekkür ederim. İyi ki varsın..” bana mırıldanıp teşekkür etmesi göğsüm okşanmış gibi hissettirmişti. Yüzüm yeniden aydınlandığında kocaman güldüm, eğilip hızlı bir öpücük çaldım. Yaren telaşla geri çekildiğinde kahkaha attım “Böyle tatlı sözler söylersen nasıl kendimi tutabilirim ki? Haksızlık ama bu.. seni kucağıma alıp sıkıca sarılıp her yerini öpmek istiyorum..” ağzımı telaşla kapatmaya çalışan Yaren kızarmış ensesiyle bana bakıp kaşlarını çattı “Yapma şöyle! Yola bak, ahh.. gerçekten çok tatlı dillisin. Hep böyle yapıyorsun asıl bu halin hile oluyor..” elimi bırakıp yüzünü kapattı, yanaklarını sıvazlarken laptopa tekrardan döndü. Onun bu hallerine gülerken kalan yolu birkaç konuşmayla bitirdik.
Havaalanına arabayı park edip bavullarımızı alıp iç hatlar kısmına ilerledik. İlk kontrolü geçtiğimizde ona beni oturup beklemesini söyledim. Check in işlemini tamamladıktan sonra biletlerimizle yanına ilerlediğimde Yaren’in yanında bir kız çocuğu olduğunu fark ettim. Yaren ağlayan çocuğun elini tutarken telaşla çevresine bakınıyordu. Kafam karışmış bir şekilde ona yaklaştığımda omuzları rahatlamayla gevşedi “Eymen.. bu çocuk kaybolmuş, annesinin babasının da adını bilmiyor. Ne yapacağız?” Çocuk hem ağlıyor hem de Yaren’in elini sıkıca tutup anne diye sayıklıyordu. Hafif eğilip çocuğun saçlarını sevdiğimde ağlayan gözleri bana döndü, çekingence Yaren’e yanaştı “Prenses merhaba, adın ne? Bana söyleyebilir misin?” Kız utangaç bir şekilde gözündeki yaşları silip kafasını salladı “Benim adım Rana. Ben.. annem bana uslu olursam oyuncak alacağını söylemişti ama ben baktım.. annemle babam yoktu, onlara bakarken bir abi bana çarptı.. düştüm..” ağlaması geldikçe duraksayan küçük kızı kucağıma alıp sırtını sıvazladım “Pekala, şimdi söyle bakalım neresi acıyor?” Yaren de bana yaklaşıp Rana’nın yüzündeki yaşları silerken çocuk dizlerini gösterdi “Buraya düştüm, çok acımıyor. Babam bana prenseslerin çok güçlü olduğunu söyledi o yüzden ben ağlamicam..” hıçkırması pek inandırıcı durmasa da gülümseyip saçlarını sevdim “Aferin sana sen çok güçlü bir kızsın.. şimdi, polis amcaların yanına gidelim mi? Annenle babanı polis amcalar arayabilir onların telefonu polis amcalarda vardır.” Yaren’in elini sıkıca tuttum, tek kolumla küçük kızı desteklerken diğer elimle Yaren’in avucunu okşadım. Huzursuz duran yüzü benim onun elini tutmamla gevşedi. Rahatlayan yüz ifadesini görünce yanağını öpüp fısıldadım “Güvenliğe çocuğu teslim edelim, iç kısma ilerleyelim. Uçuşa çok kalmadı..” biraz uzaklaşıp ona baktığımda gözleri benimle boynuma tutunmuş çocuk arasında gidip geldi, hafifçe başını salladı. Güvenliğin olduğu yeri ararken Yaren elimi ara sıra sıkıp gevşetiyordu. Ben onu izlerken Rana bir bana bir de Yaren’e baktı, benim omzumu tutan eli sıkılaşıp hafifçe salladı. Yüzüm ona döndüğünde merakla sordu “Abi, siz sevgili misiniz?”
Masumca soru soran çocuğa ikimiz de şaşkınca baktığımızda Yaren telaşla kekeledi “Se-sevgili mi? Daha küçücüksün ama nasıl.. şey.. bu abi benim.. eşim, yani biz evliyiz.” Yaren’in ağzından eş kelimesini duyunca keyifle gülümsedim, elini bırakıp beline sarıldım. Kendime çekip yanağını öptüğümde Yaren şaşkınlıkla bana bakıp yüzümü itmeye çalıştı “Ahahaha evet Rana, Yaren ablan benim eşim. Birbirimize yakışıyor muyuz sence hm?” Yaren çocuğun yanında böyle şeyler söylediğim için beni azarlarken gülüp bir kez daha öpmeye çalıştım. Biz kendi dünyamızda takılırken Rana kıkırdayıp ağzını kapattı “Abi, abla ikiniz de çok tatlısınız! Annemle babama benziyorsunuz.” Ayaklarını hafifçe sallayan Rana gülüp durunca Yaren de rahatça gülümsedi, kızın saçlarını sevip buklelerinin çok sevimli olduğunu söyleyip ona iltifat ederken güvenlik kabinine geldik. Kabinde iki kişi ağlayıp polisle konuşuyordu, biz yaklaştıkça Rana o yöne baktı birden gözleri doldu. Ellerini uzatıp avazı çıktığı kadar bağırdığında Yaren korkup kıza baktı, ben de şaşırıp onu sallamaya çalıştığımda bir polis yanımıza geldi “Şey, bu çocuk sanırım kaybolmuş. Eşimin yanından ayrılmayınca buraya getirdik..” Rana kollarımdan kendini atarcasına uzandığında korkup yakaladım “Anneee! Annee!” Sayıklayıp ağlayan çocuğun sesine az önce ağlayan kadın dönüp baktığında ayağa fırladı “Rana! Kızım, nerelerdeydin!?”
Kadın ve adam yanımıza geldiğinde Rana’yı onlara verdik, Yaren annesinin kollarında ağlayan küçük kızı izlerken hafifçe gülümsedi. Onun sırtını sıvazlayıp kendime çekerken babası bize döndü “Rana’ya baktığınız için teşekkür ederiz, size ne kadar teşekkür etsek az..” annesi dönüp Yaren’e teşekkür ettiğinde Yaren çekingen bir şekilde ellerini salladı, bir şey olmadığını söyledi. Rana’nın yüzünü ve burnunu silen annesi Yaren’e bakıp gülümsedi “Kızım sana zorluk çıkarmış olmalı, ona iyi davrandığın için teşekkür ederim. Tekrardan kusurumuza bakmayın..” Rana annesinin kolundan uzanıp Yaren’in ceketini tuttuğunda hepimiz ona baktık. Küçük elleri sıkıca montunu kavradığında Yaren kendisini tutan eli hafifçe tuttu “Rana, anneni babanı bulduğumuz için sevindim. Uslu bir kız olup ağlamadığın için de harikasın.. bak, bunu sana verebilirim artık..” çantasından çıkardığı gofreti Rana’ya uzattığında çocuğun gözleri parladı. Hızla kendisine uzatılan gofreti aldı, annesinin omuzlarına yaslanıp iç çekip nefes aldı. Onun bu haline gülerken Yaren’in elini tuttum “Gitmemiz lazım, yoksa kalkışa yetişemeyeceğiz.” Kafasını salladığında Rana ve ailesine el sallayıp hızla koştuk. Alanya uçağı için olan son çağrıyı duyduğumuzda uçak kapısına varabilmiştik. Kimlik ve bilet kontrolünden sonra içeri girdik, nefes nefese bizim için ayrılmış olan koltuğa kendimizi attık. Kemerlerimizi bağlarken her zaman düzenli toplanmış saçlarının biraz karışıp dağıldığını gördüm. Nazikçe saçlarını okşayıp düzeltirken bana döndü “Saçlarımı tekrar toplayacağım.. çok dağıldı.” Saçlarını elimin arasından alırken ensesini okşadım, saçındaki tokayı alıp saçlarını açtım “Saçlarını toplamana gerek yok düzgün duruyor, boş ver toplamayı kafanı koy bakalım.” Kafasını omzuma yasladım, elini elim arasına hapsettim “Bir saate ineceğiz ama uyu istersen, hem uçak seni çarpmamış olur.”
Telefonlarımızı uçak moduna aldığımızda koltuğuna yaslandı “Uyumasam da olur, bak burada oyun varmış..” önümüzdeki koltuğa monte edilmiş ufak televizyonu kurcalamaya başladı. Kalkış ikazından sonra elimi sıkıca tuttu, kendini koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı. İlk kez uçağa binip binmediğini düşünürken artık gökyüzündeydik. Uçak süremiz boyunca konuşup gösterdiği oyunları oynadık. İkramları beraber yedikten sonra istediği ek bir şey varsa söylemesini istesem de bir şey istemedi. Eğlenmiş gibi duruyordu, tüm yol boyu gülümseyen kıkırdayan bir Yaren görmek ruh halime iyi gelmişti. Onun mutluluğuyla mutlu olmak doğru hissettiriyordu. Havada kalma süremizin sonuna geldiğimizde bir kez daha inerken elimi tuttu, yine gözlerini sıkıca kapattı. İniş tamamlandıktan sonra elimi tutan eli gevşedi “Uçağa binmekten korkuyor musun?” Kemerini çıkardığı sırada sordum, bana bakıp güldü “Aslında ilk kez uçağa biniyorum. İster istemez biraz gerildim. Özür dilerim seni rahatsız mı ettim?” sorduğunda kafamı hızla iki yana salladım “Ne rahatsızlığı? Ben bilmiyordum.. arabayla gitseydik daha iyi olurmuş..” pişmanlıkla söylediğimde gülümseyip elimi tuttu “Neden ki? Bak ilk kez bir uçağa bindim ve seninle beraber bindim. Hiçte korkmadım da. Sen yanımdasın diye olsa gerek..” sona doğru düşen sesiyle beraber kulakları kızarmıştı. Herkes ayaklanırken birden utanıp ayaklanmaya çalışmasına güldüm, kızarmış kulağının ucunu parmaklarımın arasında sıvazlayıp sataştım “Daha birçok ilkimiz olacak, neden utanıyorsun böyle?” Sözlerimle daha da kızaran Yaren sözlerimi red edemedi, usulca kafasını salladı. Havalimanına yanaşan uçaktan indik, bavul sırası beklemeye başladık “Sen şurada otur, bavullarımızı alıp geleceğim. Çıktığımızda da bir araç kiralayalım, buraları araçsız gezemeyeceğiz..” çevreme bakınırken Yaren kolumu tuttu “Sen bavulları hallet ben de araç için buradaki danışmaya sorayım olur mu? Hem çok beklemeden işimizi halletmiş oluruz.” Teklifi reddedilemeyecek kadar mantıklı olsa da tek başına uzaklaşsın istemiyordum. Görebileceğim bir yerde olmadığında huzursuz hissetsem de teşekkür edip teklifini kabul ettim.
Ardından bakarken bavulların dağıtımının başladığı anonsuyla eşya dağıtım bandına yaklaştım. Ara sıra arkama bakıyor, uzaklaşmış olan Yaren’i gözüm arıyordu. Huzursuzca bacağımı sallarken telefonumu hâlâ açmadığım aklıma geldi, uçak modundan çıkardığımda birçok arama kaydı ve mesajın olduğunu gördüm. Birkaçı Can’dan gelse de sonrasında mesaj atıp hallettiğini anlık bir kargaşa yaşansa da işleri bitirdiğinin mesajını da atmıştı. Mesajların arasında Asu ve annemden gelen mesajları da görünce güldüm. Asu da annem de sanki anlaşmışlar gibi benzer mesajlar atmışlardı ‘Gittiğiniz yerden bize fotoğraf atmayı unutmayın!!!’ Asu daha ısrarla yazıp üzerine arkadaşının telefonunu da bana atmıştı. Gülümsedim, teşekkür ederken kalan mesajlara göz attım. Telefonumda kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj gelmişti ‘Selam, görüşmeyeli nasılsın?’ numara hiç tanıdık gelmiyordu, kişi kartında Alev yazısı dışında bir şey yoktu. Yanlış atıldığını düşündüm, mesajı silip gelen bavulları yanıma aldım. Bavulları benimle beraber peşi sıra çekerken Yaren’i aradı gözlerim telefonunu açmayı unutmuştur kesin.. acaba danışma nerede.. çevreme biraz daha bakındığımda adımı duydum sağ yanımdan. Kafamı çevirdiğimde Yaren biraz uzağımda elini sallayıp beni çağırıyordu. Bana seslenen Yaren’e hiç beklemeden koştum.
Bizim için ayarlanan arabaya bavullarımızı yerleştirme işini Yaren’e bırakırken kiralama şirketiyle anlaşmayı imzalıyordum “Kiralama bittiği gün anahtar teslimini yine havalimanı içerisine yapabilirsiniz, şimdiden iyi tatiller dileriz.” Aracı getiren adamla el sıkışırken teşekkür edip birbirimizden uzaklaştık. Beyaz aracın bagajını kapatan Yaren benim yaklaştığımı görünce gülümsedi “Geri bırakma kısmı nasıl olacakmış? Buradan onlar mı alacak?” Kapısını açıp oturmasını beklerken mırıldandım “Bizim bir şey yapmamıza gerek yokmuş, teslim ederken ödemeyi yapacağım.” Kapının kapısını kapattım, şöför tarafına geçtim. Oturduğumda ikimiz de emniyet kemerlerimizi taktık “Şimdi, kalacağımız yerde mi yemek yesek yoksa yol üzerinde bir yerde mi yiyelim?” Arabayı çalıştırdım, konumu girerken sordum. Yaren omuzlarını silkti “Bana ikisi de uyar, akşam vakti açık bir yer bulabilecek miyiz ki?” rotaya bakarken dudak büzdüm “Neden olmasın? Bir restoran olmasa bile muhakkak zincir bir yer vardır. Özellikle yemeği istediğin bir şey var mı?” Kafasını iki yana salladı, seçimi bana bırakacağını söyleyip telefonunu açtı. Benzer şekilde onun da telefonuna gelen mesaj sesleri ardı ardına kesilmeyince Yaren şaşkınca baktı “Asu ve annem biraz endişelenmiş sanırım.. neden bu kadar çok mesaj atmışla- ay!” Elindeki telefon aniden titrediğinde telefon elinden kaydı, hızla tuttu. Görüntülü arama sahibi Asu’ya aitti. Cevapladığında ekranda annemi ve Asu’yu gördük “Eymeen, Yareen! Sağ salim varabildiniz mi?” annem hem bağırıyor hem de el sallıyordu. Yaren kamerayı ikimizi alacak şekilde tutup el salladı “Daha uçaktan ineli toplasanız yarım saat etmez bizi şimdiden mi rahatsız ediyorsunuz? Ayıp değil mi ama?” söylenip güldüğümde Yaren bana kızdı, Asu’ya ve anneme rahatsız etmediklerini söyledi, Asu dediklerimi sallamayıp konuşmayı sürdürürken uçak yolculuğu hakkında soru sordu “İlk kez uçağa bindim ama Eymen yanımda olduğu için çok korkmadım. Buradan istediğiniz bir şey var mı?”
Asu ve annem aynı anda bir şey istemediklerini sadece bol bol fotoğraf atmasını söylediğinde Yaren gülüp kabul etti “Sosyal medya hesaplarınıza da bir şeyler yükleyin, arkadaşlarım sizi sorduğunda fotoğrafını gösteremiyorum resmen!” Asu isyanla konuştuğunda daha fazla çekemeyeceğimi fark edip ufladım “Senin arkadaşların için model miyiz biz? İlla görmek isteyen olursa bizi görme ücreti versin, hadi artık kapatın. Daha fazla sizi çekemeyeceğim.” Elimi telefona uzatırken Asu bana küfürler ediyordu. Annem bir yandan Yaren bir yandan aramıza girip konuşmayı bitirdiklerinde Yaren ikisine de tekrar tekrar fotoğraf atacağına dair söz vererek kapattı telefonunu. Telefon elinde iç çekip alnının sıvazladı, onun bu yorgun duran haline gülümsedim “Çok yoruldun değil mi? Biraz daha sabret ileride güzel bir yer var.” Gazipaşa’dan gideceğimiz yer çokta uzak değildi, yaklaşık 20 dakikalık mesafedeydi. Sahil yoluna düştükten sonra otele yakın bir yerde açık bir restoran bulduk, arabayı park ettim beraber içeri girdik. Siparişlerimizin ardından Yaren telefonuna gelen mesajlara dönerken birden durdu, yüzü rahatsız olmuş gibiydi “Bir şey mi oldu?” Elimdeki şişeyi bırakırken sordum. Bakışları bana döndü, sonrasında dudaklarını kemirirken kafasını iki yana salladı. Kaşımı kaldırıp ona baktığımda iç çekip bana telefonunu döndürdü “Aslında.. Kaan yazmış. Şu an baktığı bir hastanın işitme kaybı olduğunu ve cihaza ihtiyacı olduğunu söyledi. Yönlendirme yapmayı düşünüyordum ama bu hastaya dışarıdan müdahale etmem ne kadar doğru bilemedim.” Mesajı okurken Kaan’ın üslubunun ne kadar nazik olduğunu fark ettim. O günden sonra zaten ara sıra konuştuklarını biliyordum ama böylesine sevimli mesajlar atabileceğini düşünmemiştim.
Eski mesajlara da göz gezdirdiğim sırada üstten bir arama belirdi, Kaan yazısına bir cevap alamayınca aramaya karar vermiş gibiydi. İmalı bir şekilde telefona bakıp Yaren’e uzattığımda ekrandaki isme bakıp iç çekti, çağrıyı yanıtladı “Efendim… evet okudum ama.. haah, bir dakika.” eliyle hoparlörü kapattı bana baktı “Ben birkaç dakikalığına dışarı çıkıp geleyim mi?” Yanımda da konuşabileceğini söylemek istesem de bir şey demedim, elimin altındaki çatalı sıksam da yüzümde bir gülümsemeyle onayladım. Telaşla masadan kalkarken yanımda olduğunu Kaan’a belirtti. En azından yanında olduğumun bilgisini ona söylemesi beni rahatlatmıştı. Dışarı çıkan Yaren bahçede bir ileri bir geri giderken gergin duruyordu. Çatılmış kaşları ve sıkkın yüzünden her şey belli oluyordu, bir noktadan sonra çaresiz kalmış gibi iç çekti kafasını salladı. Dediği gibi kısa süren bir telefon konuşmasının ardından yanıma geldi “Kusura bakma, telefonla konuşurken bazen kendimi çok kaptırıyorum da o yüzden çıktım..” açıklama yaparken kafamı iki yana sallamıştım. Kaptırmasında ne tür bir sakınca olduğunu anlamasam da bir şey söylemedim “Ee, ne konuştunuz? Çocuğa yardım edecek misin?” Gelen mezelerden birine çatalımı uzatırken sordum. Yaren de benzer şekilde salataya çatalını batırırken yüzü düştü “Mecbur kaldım, Alper hocanın hastasıymış. Aile ne şekilde olursa olsun çocuklarının ‘normal’ olmasını istiyormuş.. kime göre normal orası tartışmalı ya..” salatayı yerken mırıldandı. Tabir kısmı ilgimi çekti merakla sordum “Normal derken? Çocuğun onlar için normal olmayan neyi varmış ki?” Yaren sıkkın bir şekilde bana baktı “Bilmiyorum ki, ilk görüşmelerine göre çocuğun hafif mental problemi var. Duyamadığı için de öfkesi fazla, ister istemez iletişim zorluğu yaşıyorlarmış. Aileye bilgisi verilince aile de iyi bir yer sorup durmuş Kaan’a. Kaan’ın da aklına ben gelince aileye bana danışıp döneceğini belirtmiş.”
Yemekler birer birer önümüze geldiğinde bir süre sessizleştik. Yaren önündeki yemekten bir parça alıp çiğnedi “Bunu yapmasına gerek bile yoktu, bu alan onu aşan bir şey. Herhangi bir KBB’ye yönlendirebilirdi ama işte… sanırım aile zengin, ilgilenmek istediler artık bilemiyorum.” umursamaz bir halde yemeğine devam etti, onun konu Kaan olduğunda bu kadar sert ve umursamaz olması her seferinde beni şaşırtıyordu. Bir yorum yapmadan kafamı salladığımda bacakları bacaklarımın arasına dolandı “Yanından aniden kalkıp gittiğim için kızmadın di mi? Az önceden beri sanki tadın kaçmış gibi duruyor..” ağzıma ekmek atarken Yaren’e baktığımda şaşırmıştım. Ağzımdaki lokmayı yutarken kafamı ısrarla iki yana salladım “Neden böyle bir şey olsun?? Bir şey olduğu yok, sadece biraz yoruldum sanırım.” Önümdeki yemekten bir parça alıp Yaren’e uzattım “Bunun tadı çok güzel, baksana.” gülümsediğimde Yaren biraz bana baktı, sonra bana uyum sağlayıp ağzını açtı. Dudaklarının arasına bir parça eti sıkıştırdığımda hafifçe çiğnedi, gözleri hafif açılıp ağzını eliyle perdeleyip kafasını salladı “Gerçekten çok güzelmiş! Bunu nasıl yapmışlar acaba?” Gülümseyip biraz daha besledim onu “Ne o? Evde mi yapacaksın yoksa?” Ağzındaki parçanın tadını çıkarırken baş parmağını kaldırıp beni onayladı “Yapmayı isterim, hem sen de sevdin denemeye değer.” kendi önünde duran makarnayı kaşığı yardımıyla sararken gülümsedi “Senin seveceğin yemekleri yaptığımda iştahla yiyorsun bu da çok hoşuma gidiyor. O yüzden bana daha sık sevdiğin şeylerden bahsetmeni isterdim.” Söylediği sözlerin pek bir anlamı yokmuş gibi söylese de yüzümün yandığını hissettim. Yüzümü azıcık kapattım gülümsedim bu sevimlilik karşısında kazanamam ki..
Yemeklerimizi bitirdik tekrar arabaya bindik, arabaya bindiğimizden beri uykulu gözlerle etrafı izleyen Yaren’e bakıp yola yeniden baktım, şükür ki gideceğimiz yer çok uzak değildi. Karanlık gökyüzüne inat sahil şeridi rengarenkti, ışıklarla donatılmış sahil boyunca birkaç dakika içerisinde kalacağımız otele varmıştık. Arabayı valeye bırakırken bavulları üst üste koydum, çekçek kısmından tuttum. Elimi de Yaren’e doğru uzattığımda ikiletmeden yumuşakça elimi tuttu. Otele girip lobiden oda numaramızı alırken biri yanımıza geldi “Hoş geldiniz, Eymen bey sizdiniz değil mi?” Takım elbise içerisindeki adam bana doğru yürüdü, yüzünde profesyonel iş gülüşüyle sorduğunda kafamı salladım. Ellerini hafifçe açtı “Ben Asu’nun arkadaşı Ozan, tanıştığımıza memnun oldum.” Bana doğru uzanan eli sıkıca tutarken gülümsedim “Ben Eymen, yanımdaki kişi de eşim Yaren. Bize böyle bir hediye verdiğiniz için teşekkür ederim Ozan bey, açıkçası buna ihtiyacımız vardı.” Yaren’e döndüğümde hızla başını salladı, benden sonra Ozan’ın elini sıkıp teşekkür etti. Ozan gülümseyip resepsiyona bizimle özel ilgilenmelerini rica etti “O zaman ben şimdilik gideyim, sizi görmek istemiştim Asu sizin geleceğinizi söyleyince görmeden olmaz dedim. Umarım tatilinizden keyif alırsınız, herhangi bir ihtiyacınız olursa lütfen çekinmeden isteyin. Her şey müessesemizden.” Hafif eğilip teşekürleşip tokalaştığımızda bir çalışan bizim bavullarımızı aldı, yolu göstereceğini söyledi. Yaren’in elini yeniden tuttum, bize gösterilen yolu takip ettik. Otelin yanında bulunan, denize sıfır tek katlı bir eve doğru ilerledik. Evin akıllı kartını bize verdi, nasıl elektriği aktif edeceğimiz hakkında bize bilgi verip kendisi aktif ettikten sonra yedek kartı da bırakıp evi bize teslim etmişti. Kapının kapanmasından sonra holde ayakkabılarımızı çıkardık, Yaren hızla içeri girdi. Holün yanında bulunan lavaboya göz attıktan sonra Yaren’i takip ettim. Karşılıklı iki odayı geçince denize bakan bir odaya denk geldik. Işıklandırılmış denizi takiben yüzen botları ve kumsalda yürüyüş yapan insanları gördük. Akşam vaktini baya bir geçse de hala etraf canlıydı, Yaren’in beline sarıldım çenemi omzuna yasladım “Güzel bir yermiş daha önce gelmeliydik.” Yanağımı ona sürterkem söylediğimde gülüp yanağımı okşadı “Aslında gerçekten güzel bir yermiş. İnsan sadece burada oturup tüm gün tembellik bile yapabilir.” Odayı gezdi gözleri, elleri belinde duran kollarıma tutundu bana baktı “Eşyalarımızı yerleştireyim, sen de bir duş al. Hem araba sürdün hem de benimle uçak boyu ilgilendin. Yorulmuş olmalısın.”
Hafif uzaklaşıp ona baktım sonra yeniden sıkıca sarıldım “Beraber girelim, ikimiz aynı anda yıkanalım da hemen bitsin..” Yaren benim sırnaşmama dayanamayıp iç çekti “Hayır.. sen önce gir sonra ben girerim. Eşyaları da yerleştirmem..mmh!” tişörtünden içeri giren ellerim vücuduna sıkıca sarılırken boynunu öpüp dişledim. Vücudu kıvrandı, ellerimden kurtulmaya çalıştı. Kıyafetleri içerisinde dolaşan elim boynundan çıktı, yanağını kavrayıp kendime çevirdim yüzünü. Dudaklarına ufak ufak öpücükler verip alt dudağını ısırıp çekiştirdim. Gözleri sımsıkı kapalı, elleri ellerimin üzerinde duruyordu “Hadi amaa~ üzme beni. Hm, hm?” Her kelimemden sonra dudaklarını öpüp durdum. Gözleri hafifçe açıldı, yaşlı gözlerle bana baktı “Olmaaz.. şimdi değil..” ısrarla istememesine karşı gelemedim. Bir kez daha öperken ellerim onu bıraktı, ayakta kalmakta ilk başta zorlansa da hemen toparlandı. Göğüsleri üzerinde duran ellerimi ittirip üzerini düzeltti, bana bakıp hızla gözlerini kaçırdı. Onun çekingen haline bakıp gülümsedim saçlarını öptüm dalgalı saçlarını parmaklarıma sardım “Peki, seni bu seferlik bırakıyorum ama yarından itibaren beraber yıkanacağız anlaştık mı?” küçük parmağımı ona uzattım, gözlerine hevesle baktım. Bir bana bir de parmağıma baksa da o da küçük parmağını uzattı, parmağıma sardı “Her girdiğimizde bir şey yapmayacağına söz verirsen eğer.. olur..” sinsice sırıttım hızla parmağıma sarılan parmağı sıktım “Bilemedim ki şimdi.. çok söz vermiyorum ama şu konuda söz vereyim banyoda yapmak yok. Buna söz veriyorum en son yaptığımızda-mmh?” Ağzım eliyle kapandığında gözlerimi kısıp güldüm. Yüzü kızarmıştı “Anladım.. anladım. Evet biraz zordu.. o yüzden olmaz diyorum.”
Hızla kafasını salladı, beni itekledi “Şimdi gir duşa sana havlu getireceğim.” Omuzlarımdan döndürdü, beni banyoya ittirdi. Kahkaha atıp bu hallerine gülerken içeri girdim. Kıyafetlerimi çıkardım, duş başlığının altına girdim. Ilık su başımdan aşağı akarken tüm günün yorgunluğunu birden omuzlarımda hissettim. Daha içeri gireli birkaç dakika olmuştu ki kapı çaldı “Eymen, senin için şampuan ve duş jelini de getirdim. Duş mu alıyorsun?” Kapının ardından su sesini duyamadığını unuttum, biraz suyu kapatıp seslendim “Yaren içeri girebilirsin kapıyı kilitlemedim, bana şampuanı uzatabilir misin?” Sözlerimle kapı hafifçe açıldı, Yaren kafasını içeri uzattı. Buğulu camdan bana bakıp özür diledi, cam kapının önüne şampuanı ve duş jelini bırakırken benim için getirdiği bornozu duş kabininin yanına astı “İstediğin bir şey olursa seslen..” daha fazla konuşmadan banyodan çıkmıştı. Benim için getirdiklerini kullanıp yıkandım, bornozu üzerime geçirip dışarı çıktım. Kapının önünde bir terlik vardı, buna kadar düşünmesi çok hoş hissettirse de bu kadar da yapmasına gerek yoktu. Yatak odası olduğunu düşündüğüm odaya girdiğimde Yaren benim kıyafetlerimi dolaba yerleştiriyordu. Pijamalarım ve iç çamaşırım yatağın üzerinde düzenlice katlı halde dururken bana baktı “Çıktın mı? Ben de şimdi gireceğim bir dakika..” eşyaları yerleştirmeyi bitirmiş, benim bavulumu kapatıp dolabın yanına bırakmıştı. Kendi eşyalarını ve havlusunu alıp yanımdan geçerken kolumu kapının önüne koydum. Eğildim ona baktım “Hemen gel yanıma, çok uykum var..” saçlarım ikimiz arasında sallanıp su akıtırken Yaren endişeyle bana baktı “Çok mu yoruldun? Tamam hemen geleceğim bak saç kurutma da şurada..” arkasında kalan bir yeri işaret edip dönerken burnunun ucunu ısırdım. Acıyla inleyip bana baktığında kaşlarımı çattım “Hiç de seksi değilsin, bunu mu demek istedim sence? Haah, neyse. Git bakalım.” Kalçasına hafifçe vurup ilerlediğimde şaşkınca vurduğum yeri tuttu bana kocaman gözlerle baktı. Kıkırdayıp bornozumu açar gibi yaptığımda daha da şaşırıp hemen kaçtı. Kaç kez çıplak kaldık, kaç kez sevişmiş olsakta hala benden utanıp kaçması bir noktaya kadar sevimli gelse de artık sıkıcı hissettiriyordu. Keşke Yaren de bana karşı biraz daha rahat davransaydı.
Saçlarımı kuruttum sadece alt pijamamı giyerek yatakta uzandım. Evin içerisi güzelce ısıtıldığından bu halimle bile üşüdüğümü hissetmiyordum. Yatakta uzanıp telefonla uğraşırken Yaren geldi, saçlarını yandan alıp havluyla kurularken gözlüğünü takmış haldeydi “Gözlüğün mü vardı?” Şaşırıp sorarken kafasını salladı “Başım çok ağrıdığında takıyorum numaram çok yüksek değil.” Saçlarını bir kez daha sırtına doğru alırken bana bakıp somurttu “Üstünü giyin Eymen, gerçekten bu sefer hasta olacaksın.” Saç kurutmayı fişe takarken kafasını iki yana salladı. Kızgınmış gibi duran halime bakıp sırıttım, telefondaki oyunumu bitirmeye uğraşırken mesaj aldım. Bu saatte kimden geldiğini merak edip baktığımda uçaktan indiğimde bana yazan numara olduğunu fark ettim ‘mesajımı görmezden gelmen hoş değil, biliyorsun. Geçmişte yaşananların hatrına bir selamımı bile alamıyor musun?’ gelen mesaj sinirimi bozdu, mesaj atanı engellerken telefonumu komidinin üzerine bıraktım. Ellerim Yaren’in beline sarıldı, yüzümü sırtına yasladım. Saçlarını kurutmayı bitiren Yaren bana doğru döndüğünde sadece hafifçe kollarımı gevşettim bu sefer de yüzümü göbeğine sürttüm. Saçlarımı okşayıp seven Yaren kıkırdadı “Gıdıklandım..” ona aşağıdan baktığımda gülen yüzüne bakmak hoşuma gitti, sırıttım doğrulurken kollarımı açtım. İkinci kez düşünmeden kollarıma sığınan Yaren’e sıkıca sarılırken üzerimizi örttüm, yanımızda duran tuşlara basıp odanın ışıklarını söndürdüm. Kollarımın arasında ufacık kalan Yaren’e sıkıca sarılırken ikimiz de uykunun kollarına teslim olduk.