Confesser - Bölüm 5
B/N: Bu bölümde “*” işareti ile belirteceğim noktadan itibaren yetişkin içerik mevcut olacaktır. Rahatsız olabilecek okurların bilgisine~
Yağız bana bakıp hafifçe güldü “Her zaman her şeyi yapamazsın abi, neyse sadece sizi mutsuz görmek beni üzüyor o yüzden sormak istedim.” Kafamı sallarken omzuna vurdum “Ben bir şekilde Yaren’in gönlünü alacağım. İçin rahat olsun.” Güven verici bir gülümsemeyle onu uğurladığımda ofise geri döndüm. Odaya kendimi attığımda az önce oturduğum koltuğa yeniden oturdum, ellerimi başımın arasına alıp birkaç saniye verdim kendime. Gözlerimi araladığımda masada duran kurabiye kutusu gözüme çarptı, arkamı dönene kadar iyiydi o ara ne oldu da üzüldü? O kadının ona ne demiş olabileceğini ne kadar düşünsem de tahmin edemiyordum. En kötüsü onun işe alımını ben teklif etmişim ve hatırlamıyordum. Başımın zonkladığını hissederken telefonumu cebimden çıkarıp Can’ı aradım “O kızla beraber odama gelin.” Can ufak bir onayla telefonu kapattı, sessizlik çöken ofiste kalbimin sanki biri tarafından ele geçirilmiş gibi sıkılmasıyla kurabiyelere baktım. Ona gelmesini ben söylemiştim, buraya kadar tek başına bana sırf istedim diye kurabiye getirmişti. Kötü bir ruh halinde bile hala beni düşünüyordu, bu durum beni daha da kötü hissettirdi “Henüz daha aramızdakileri eritmiştim.. siktir ya şimdi en başa geri döndüm..” kendi kendime mırıldanırken kapı tıklamasını duydum. Cevap verme gereksinimi duymadım, kapı açıldığında başımı kaldırıp kendimi koltuğa yasladım. Can ve az önceki olayın başrolü karşıma geçtiğinde bacak bacak üstüne atıp kolumu koltuğun koluna sabitledim, başımı parmaklarımla desteklerken karşımdakilere baktım.
Can ikimiz arasında bakışırken kuruca öksürdü “Bengü hanım.. sizden özür dilemek istediğini söyledi efendim. Sanırım iş ile ilgili bir hata-” elimi hafifçe kaldırıp Can’ın konuşmasını kestim. İsmini bile henüz öğrendiğim kadına baktım “Eşime ne söyledin?” Sözlerimle gözleri hafifçe açılan kadın hızla ellerini önünde bağlayıp suspus oldu. Dudakları titrerken bir açılıp bir kapanıyor, yaşlı gözlerle Can ile bana bakıyordu. Sessizliği canımı sıktığında bir kez daha aynı soruyu daha yüksek sesle sordum “Eşime ne dedin dedim! Sen gelmeden on saniye öncesine kadar gülücükler saçan kadın ne dedin de o hale geldi! Ve sen kimsin? Geçen hafta odama girip bir şeyler yapmaya çalışmanı görmezden geldim diye bu hatanı yoksaydım mı sanıyorsun?” Can gözleri son sözlerimle açılıp kadına baktığında karşımdaki kadın daha da ufalıp özür dilemeye başladı “Ben-ben özür dilerim efendim, ben sandım ki.. be-beni daha öncesinde bir gece ku-klübünde görüp aldınız o yüzden-“ baş ağrım arttığından elimi gözlerime siper edip iç çektim. Sesli iç çekmem lafını bölünce kadın sessizce ağlamaya devam etti. Kafam o kadar gürültülüydü ki hiçbir şey düşünmek istemiyordum “Can, bu hanımefendinin çıkışını bugün sağlayın. Çalıştığı süre boyunca bizlere yaptığı yardımlardan dolayı tazminatta ver.. ve bir şey daha.” Kafamı kaldırıp sinirle kadına baktım, bakışlarımla karşılaşan kadın yaşlı gözlerini bana dikip dudaklarını kıpırdatsa da midem bulanıyordu sadece “Bana şantaj yapmayı düşünürsen hukuksal olarak aleyhine bir iş yapmış olursun, haberin olsun. Lütfen kısa süre içinde burayı terk edin.” Kapıyı işaret edip gitmesini söylediğimde kadın daha fazla konuşmadan hızla odadan çıkmıştı. Can da yanımdan geçerken omzumu sıktı “Dostum, özür dilerim. Böyle bir şey olduğunu bilseydim..” iç çekip bir kez daha özür diledi. Benim eşekliğimi kendisine yük almasına gerek yoktu, kafamı iki yana sallarken gözlerimi kapattım “İstersen bugün erken çık, zaten tüm işleri Rahmi beylerle beraberken hallettik. Kalanıyla ben ilgilenirim. Git Yaren’in gönlünü al.” Bir kez daha omzumu pat patlayıp odadan çıkmıştı.
Kolumdaki saate baktığımda saatin 4’ü biraz geçtiğini gördüm. Burada oturmak beni daha da daraltacaktı, ayağa kalkarken masadaki kabı kapatıp kendimle beraber götürdüm. Arabaya atlayıp yola çıktığımda telefonuma bakış attım, hiç istemesem de telefonumdaki tek kayıtlı olmayan çağrıyı aradım. Telefon üçüncü çalışta açıldı “Alo?” mekanik sese karşılık dişlerimi sıksam da belli etmek istemedim “Selam, Kaan. Şey.. Yaren’in sevdiği bir tatlı ya da atıştırmalık var mı? Senden başka soracak kimsem yok da..” garip bir şekilde soruyu sorduğumda ufak bir sessizlik oldu “Bir bok mu yedin de soruyorsun? Gönlünü mü almaya çalışacaksın?” nokta atışı sorduğu soru karşısında direksiyondaki ellerim sıkılırken inkar ettim “İlla bir şey mi yapmış olmalıyım? Bana kurabiye yapmış ve.. karşılığını vermek istedim sadece..” sona doğru düşen sesimle ben bile kendime pek inanmamıştım. Telefonun ucundan bir iç çekiş yükseldi. Kapının kapanma sesinden sonra yeniden Kaan’ın yorgun sesini duydum “Pek sevdiği bir şey yok ama genelde ufak tefek şeylerle mutlu olurdu. Çikolata ya da kraker gibi abur cuburları sever genelde ve şey.. aslında cidden Yaren’in şunu çok seviyor dediğim bir şey yok.” O da inanamaz gibi mırıldandığında senelerdir tanıdığı arkadaşının bile yardımcı olamaması beni biraz gerdi. Şimdiye kadar tanıdığım kadınların sevdiği herhangi bir şeyi Yaren’in deli divane sevdiğini hiç görmemiştim. “Aslında gezmeyi çok sever. Hiç bilmediği yerlere gitmeyi oralarla ilgili hatıralar toplamayı sever bir de denizi çok seviyor, bunun dışında çook sever diyebileceğim bir şey yok. Maalesef yardım edemedim..” Kaan iç çekip özür dilediğinde sorun olmadığını söyleyip teşekkür ettim. Yaren’in son zamanlarda iyi olduğunu söyleyip bir buluşma daha ayarlamaya karar verdikten sonra telefonu kapattık. Yolda ilerlerken çevreye bakıp alabileceğim bir şeyin olup olmadığını kafamda kararlaştırmaya çalıştım. Eve yaklaştıkça elim boş eve gitme fikri beni daha kötü hissettirdi, yakınımızda bulunan AVM’ye arabayı döndürdüm. Önce market kısmından gözüme çarpan, daha önce Yaren’in yediğini gördüğüm abur cuburları doldurdum sepete. Ödemeyi bitirdikten sonra elimdeki poşete baktım, sadece abur cuburlarla bir insanın gönlü alınabilir miydi ki? Çevreme bir kez daha bakındığımda bir oyuncak mağazası gözüme çarptı. Birden aklıma odasında sakladığı pelüş oyuncak geldi.
Mağazaya hızla girdiğimde sıra sıra dizilmiş birçok oyuncağa amaçsızca bakarken buldum kendimi. Çevremdeki çocuklar çılgınlar gibi bir oraya bir buraya anne babalarını çekiştiriyor, istedikleri olmuyor diye ağlıyordu. Ne kadar bakarsam bakayım, ne alacağıma bir türlü karar verememiştim. İçim sıkılmış halde tüylü oyuncaklara bakarken ayı ve tavşanların arasında kalmış kaplumbağalı oyuncağı gördüm. Orta büyüklükteki pelüş sanki dünyada tek bir taneymiş gibi duruyordu. Onu aldıktan sonra arkasında da siyah bir köpek olduğunu gördüm. Gözüm ikisi arasında gidip gelirken ikisini de elime alıp kasaya ilerledim. Kasiyer kasadan geçirirken mırıldandım “Sizce.. pelüş oyuncakları seven birinin hoşuna gider mi?” sorunun saçmalığıyla yüzüm ekşirken kasiyer çocuk oyuncaklara baktı “Bence bu köpeği fazlasıyla sever, pelüş oyuncaklar arasında en fazla sevilen oyuncak bu kurt olmuştu.” Beğendiğini belli edercesine kafasını salladığında kabul edilmişlik hissiyle göğsümü şişirdim, ikisinin de hediye paketi yapılmasını rica ettim. Ödemeyi gerçekleştirdikten sonra hızla arabaya koştum, onca koşuşturmacadan sonra saate gözüm çarptığında saatin 7’ye yaklaştığını fark ettim. Kendi kendime mırıldanırken güvenlik ekibinden gelen mesajlara göz attım ‘15.54 eve giriş-18.47 eve geldiğinden beri kapalı olan odada uyuyor.’
Konuma göre eve varmama daha 40 dakika vardı, evde bir yemek olup olmadığını bilmediğimden yemek uygulamasından birkaç şey sipariş ettim. Eve vardığım sırada yemekler de kapımıza gelmişti. Ödemeyi tamamlayıp kapının önünde dururken birden derin nefes almak geldi içimden. İlk kez, evlendiğimizden beri ilk kez ellerim poşetlerle doluydu. Garip bir duyguyla kapının şifresini tuşladım, mekanik bir şekilde kapının açılma sesini duydum. Hafif karanlık eve adımımı attığımda saat 7’yi artık geçiyordu. Sessizce kapıyı kapattım, elimdeki tüm poşetleri mutfağın önüne bıraktım. Ellerimi hızla yıkadıktan sonra Yaren’in kapısını tıkladım. İlk çaldığımda bir ses gelmemişti, temkinle bir kez daha tıklayıp kapıyı araladım. Kapının açılmasıyla koltukta eski peluş oyuncağına sarılmış halde üzerinde örtüsü olmadan uyuyan Yaren görüşüme girdi. Hafifçe oynayan sırtını gördüm, parmak uçlarımda yanına ilerledim. Dizlerimi kırıp göz hizama gelecek şekilde alçaldığımda kızarmış gözleri hafif loş odada seçilir gibi oldu. Hipnoza girmiş gibiydim, elim benden bağımsız yükseldi, parmak uçlarım önce Yaren’in gözlerini süpürdü. Parmağıma takılan kirpikleri sırayla süpürüşümden kurtulurken tatlı titrek bir iç çekişle derin nefes aldı Yaren. Yanağının soğukluğunu hissettiğimde hafifçe omzunu sıvazladım “Yaren?” ufak bir sesle seslendim, korkutmamaya özen göstererek omzunu da sıvazlamaya devam ettim. Kaşları hafif çatılırken biraz daha kendi içine doğru çekildi. Bir kez daha ismini söylediğimde gözleri hafifçe aralandı. Karşısında bir anda beni görünce şaşırdı, hızla doğruldu “Aniden kalkarsan başın döner.. iyi misin?” vücudunu dengede tutabilmesi için kolunu hafifçe tutup sabit kalmasını sağladığımda bir an çevresine baktı yavaşça kafasını salladı “Özür dilerim.. uyuyakaldım sanırım..” uyku mahmurluğu kırık sesine yansımıştı. Kolunda duran elimden kaçınırken gözlerini ovalayıp ayaklanmaya çalıştı. Onun böyle ısrarla benden kaçınması hoşuma gitmese de zorlamak istemedim “Uyanabildiysen elini yüzünü yıka da masaya gel, yemek için bir şeyler aldım.” Ondan önce kalkıp kapıya yöneldiğimde saçını sevip konuştum. Saçlarına dokunmamla durup biraz saçını okşamama izin verdi, kafasını sallarken kendi odasındaki ebeveyn banyosunun ışığını açtı.
Hızla mutfak kısmına geçtiğimde ışıkları açıp aldığım pelüş oyuncakları mutfak tezgahının arkasına saklarken yemekleri poşetten bir bir çıkarıp masaya dizdim. İçecek bir şey bulabilme umuduyla buzdolabını açtığımda dolapta iki küçük tencerenin olduğunu gördüm ‘gelmeden önce mi hazırladı? Yoksa dünden kalanlar mı..’ tencerelere baktığımda yeni yapılmış yemekleri gördüm, arkamdaki masaya bir bakış attım ‘gün içerisinde her şeyi halledebilmesine şaşırıyorum çoğu zaman..’ yanımdan üzgün ayrıldığından bir şey yapmamış olmasına daha çok inanmıştım. Tencereyi yerine yerleştirirken kenarda duran meyve suyunu aldım, iki bardakla beraber masaya koyduğumda Yaren yanıma yaklaştı. Masadaki pizza ve hamburgerlere bakarken bana döndü, kaşları hafif kalkmış halde mırıldandı “Hepsini bitirebilecek miyiz?” Endişesini anlayabiliyordum, Yaren çok fazla yemek yiyen biri olmasa da şu an masada en az 4 kişilik yemek vardı. Ne isteyeceğimi bilemediğimden aklıma gelen ilk şeyleri sipariş etmiştim, illa ki içlerinden biri onun hoşuna gidecektir diye düşünmüştüm “Çok fazla dursa da.. eğer bunları sevmediysen sevmediğin yemeklerdense başka bir şey sipariş edebiliriz?” Tüm gün yemek yemediğini düşünüyordum, en azından benim yanıma kurabiye fotoğrafını attıktan sonra gelmişti o süre zarfında da Mert ile ilgilenip sadece kurabiye yemiş olmalıydı. Endişeyle ona baktığımda hemen ellerini salladı “Sorun değil, hepsi yemeği sevdiğim şeyler. Sadece sanki fazla sipariş vermişsin, birçoğu kalacak gibi..” masada duran tüm yemeklere bakarken mırıldandığında sırtını sıvazladım “Yiyebildiğini ye, ben de yardımcı olacağım zaten.. şey.. oturalım mı?” onu sandalyeye yönlendirirken karşısında oturdum.
Sessizce başlayan yemek yeme faslında sipariş ettiğim her şeyden biraz alıp tadan Yaren’i izledim. Bir hamburgeri bile zar zor bitirebildi, patatesleri yerken yorulup meyve suyu içti. Dudaklarımın arasındaki bardağı indirirken iyice yemek yediğinden emin oldum. Ona ne zaman bir parça yemek uzatsam yemeyeceğini söylese de beni kırmayıp bir lokma daha yedi. Bu şekilde az konuşmalı geçen yemeğin sonunda kalan çöpleri toparlamaya başladık. Beraber hızla masayı topladığımızda ortamın tuhaflığı beni biraz gerdi, birden Yaren ile yabancıymışız gibi hissettim. Bu hissiyat beni rahatsız etti hızla eşime döndüm. Bulaşık makinesi içinde kalan temiz eşyaları yerleştirirken onun önünde durup hafifçe bileğinden tuttum. Bana baktığında boğazımı temizledim “Şey, birazcık.. oturabilir miyiz?” Koltukları işaret edip mırıldandığımda beni izleyen gözlerinde ışığın söndüğünü gördüm. Üzgün bir yüzle beni takip edip koltuğa oturdu, ona beklemesini söyleyip tezgâhın yanında duran iki büyük poşedi hemen kapıp karşısında diz çöktüm. Poşetlere bakarken ona uzattım “Bunları sana aldım..” sözlerim sürekli yarım kalsa da Yaren sorgulamadı, ufak bir teşekkür mırıldanıp ilk poşedi aldı. Hediye paketini poşetten çıkarıp nazikçe açtığında ilk poşetten kaplumbağalı peluş oyuncak çıktı. Çıkan oyuncağa bakarken gözlerinin yeniden ışıdığını gördüm, bana şaşkınca baktığında hızla ikinci poşeti uzatıp gülümsedim. Bir şey demeden ikinci poşeti açtığında siyah kurt pelüşü ortaya çıkmıştı “Ben.. ben bugün o kadınla ne konuştuğunuzu bilmiyorum ama üzüldüğünü fark ettim. Şey.. öncelikle sana ne dediyse özür dilerim, için rahat olsun kadını kovdum ve.. ve aslında her şey için özür dilemek istiyorum..” ellerim titrerken Yaren’in ayak bileklerine tutundum. Kafamı dizlerine yasladım, aklımdaki cümleleri toparlamay çalıştım “Ben birkaç aydır seni üzecek şeyler yapıp durdum, çok çocukça davrandım sana sürekli sıkıntı çıkardım.. bu.. bu seninle olmaktan rahatsız oluyormuşum gibi falan düşünmene sebep olduysa özür dilerim asla öyle bir durum yok ve şey-“ sözlerim yanaklarımı kavrayan elle durdu, kafamı nazikçe kaldıran Yaren’in gözleriyle gözlerim denk geldi ardından gelen şey dudaklarıma değen yumuşak dudaklar olmuştu. Yaren’in saçları saçılıp ikimiz arasında sallanırken gözyaşlarıyla ıslanmış öpücüğünün bitmesini bekledim. Dudaklarım üzerindeki baskı azalıp kafasını hafifçe geriye çektiğinde Yaren gözlerini araladı, benimle bakıştı. Yaramazlık yapıp dilimin ucuyla dudaklarını yaladığımda tuzlu su tadı geldi.
Hafifçe irkilse de geri çekilmedi Yaren “Bana aldığın şeyler için ve özür dilediğin için teşekkür ederim.. sen ne yaparsan yap, sana asla kırgın olamam Eymen..” yanağımdaki elleri yavaşça omzuma kaydı, sarılması sıkılaşırken yanağını bana sürttü “Bugün o kadının dediği şeyler önemli şeyler değildi, ben.. hatırlamıyorum bile.. senin canın böyle saçma şeyler yüzünden sıkılsın asla istemem.” sarılmayı bırakıp hafifçe doğrulduğunda yumuşak bir gülümsemeyle önce saçlarımı sevdi sonra ensemi okşadı “Senin de kendi hayatında strese girdiğin şeyler muhakkak vardır, sana bu aylarda olanlardan dolayı asla alınmadım. Sen iyi misin peki? Sanki baban sana çok baskı yapıyor..” Bir anda konuyu kapatıp başka konuya geçtiğinde kafam karışsa da başımı iki yana salladım, gülümseyip saçlarımı sevdi yanında duran pelüşleri da alıp yanıma yere oturdu. Beraber yan yana otururken kurdu benim kucağıma bırakıp kaplumbağayı salladı “İkisi de çok tatlı, bunları ömrüm boyunca saklayacağım. Teşekkür ederim..”
Keyfinin yerine geldiğini düşünüyordum, tatlı bir şekilde gülümseyip bugün gelen Asu’yla nele yaptığını ya da Mert’in kreşte başına neler geldiğini anlatıp kıkırdıyordu. Onun konuşmalarına ortak olmaya çalışıp ben de onunla beraber gülümseyip durdum. Yerde daha fazla oturmasını istemediğimden koltuğa yerleştirdiğimde ikimizin de telefonu çaldı.
Mutfak masasında duran telefonları alıp yanına geldiğimde onun ekranında kayıtlı olmayan bir numara olduğunu fark ettim, aynı şekilde benim ekranımda Asu’nun ismi yazıyordu. Telefonu beceriksizce ona verip geri çekilirken boşta kalan parmaklarımı sıkıca tuttu, bana bakarken telefondan gelen aramayı yanıtladı. Hoparlöre verdiğinde bir erkek sesi odayı doldurdu “Alo, merhaba Yaren hanım.” Bana ısrarla bakıp parmaklarımı bırakmadığı için Yaren’in yanına oturduğumda içi rahatlamış gibi gergin omuzları düşmüştü “Merhaba, kimsiniz?” parmaklarımla oynarken sorduğunda telefonun ucundaki ses hafifçe özür mırıldandı “Özür dilerim sizi bu saatte rahatsız ediyorum, ben Mustafa. Numaranızı Asu hanımdan aldım, bize işaret dili çevirisinde yardımcı olduğunuzu duydum.” Yaren bir anda telaşlanıp telefonu hoparlörden almaya çalışsa da parmaklarımı kavrayan parmakları sıktım, kafamı iki yana salladım. Benim bilmediğim bir şeyler yaptığı ortaya çıktığı için telaşlı dursa da Yaren’in yaptığı şeylerin birkaçından zaten haberim olduğundan gerilipte aramıza yeniden set çeksin istemedim. Gülümseyip yanağını okşadığımda telefonu gözlerimle işaret ettim.
Bir anlık dalgınlıkla kekelese de soran kişiye onay cevabı verdi Yaren. Mustafa denen adam içi rahatlamış gibi bir oh çekti “Bu kadar geç bir saatte yanlış numara aradım diye korktum, tekrardan kusurumuza bakmazsanız sizden ufak bir ricam olacaktı. İşitme engelli bireyler için ufak bir toplantı gibi bir şey düzenlemek istiyorduk ve çevirmene ihtiyacımız vardı. Toplantıda çevirmen ve destekleyici olarak bize katılabilir misiniz? Hekim de olduğunuzu duydum, toplantı konumuz şöyle..” Yaren onu durduramadan adam hızla açıklamaya geçtiğinde Yaren’in yüzünde sıkılmış bir ifade belirdi. Ne zaman çıkmaza düşse dudaklarını hafifçe dişleyip gözlerini kaçıran Yaren sevimli duruyordu. Kıkırdayıp ellerimizi birleştirdim. Avuç içindeki sıcaklığı hissedip gülümsedim, sıkıca kavradığım elin sırtını öpüp ona baktım. Yaren kızarmış kulaklarıyla bana bakarken adamın ona seslenmesini fark etmemişti. Şaşkınca eline ve bana bakarken adam bir kez daha ona seslendiğinde telaştan yüksek sesle karşılık verip özür diledi “Kusuruma bakmazsanız.. ben yapamam. Tercüman olacak kadar iyi çeviri seviyem yok ama size tıbbi çevirmenlik alanında iyi olan bir tanıdığımı önerebilirim. Eğer adımı verirseniz size seve seve yardımcı olacaktır.”
Adam, Yaren’e ısrar etmek için ufak bir yol yapsa da Yaren’in kesin dille reddini kıramadı, yardımını kabul edip numarayı atmasını bekleyeceğini söyledi “O zaman, bu geç vakitte sizi rahatsız ettiğim için yeniden özürlerimi iletiyorum. Umarım ileride olacak etkinliklerde denk gelebiliriz. İyi akşamlar diliyorum.” bir kez daha iyi dilekler diledikten sonra telefonu kapattılar, bana bakan Yaren’in elini okşadım “Neden etkinliğe katılmıyorsun?” merak ettiğim için sormuştum, sevimli hallere girip ona gülümserken omuzlarını silkti “Böyle bir yükün altından sadece profesyonel biri kalkabilir. Azıcık bilsem de bu bir çevirmen olabileceğim seviyede asla değil.” Kafamı açıklamasıyla sallarken biraz daha ona yaklaştım. Dizlerim birbirine çarparken diğer elini de tuttum, avuç içlerini öptüm “Pekii.. işaret dilini ne zaman öğrendin? Bana da öğretir misin? Ben de merak ediyorum.” ilgiyle ona bakır sorduğumda gergin omuzları gevşedi gülümseyip parmaklarını kımıldattı “Eskiden biraz öğrenmiştim, sadece meraktan başlamıştım ama sonrasında çok sevdiğim için kendi kendime biraz daha devam ettim. Her şeyi hatırlamıyorum ama sana birkaç şey öğretebilirim. Odamda işaret diliyle ilgili kitap olacaktı..” hevesle kalkmaya yeltenirken ellerini sıkıca tuttum. Tam olarak neden öğrendiğini bana söylememiş olması beni biraz üzse de isteklerimi asla geçiştirmemesi beni şımartıyordu.
Aramızdaki mesafeyi biraz daha azaltırken telefonum bir kez daha çaldı. Yaren şaşkınca bana ve telefona bakarken Asu’nun ismini bir kez daha görünce cıkladım “Açman gerekmiyor mu? Arayan kişi ikinci kez aramış gibi duruyor?” Yaren telefonuma bakmadan sadece işaret ettiğinde elini sevdim “Boş ver, çalar çalar kapatır. Çok önemli değil..” sözümle beraber telefon kapanmıştı. Hafifçe sırıttığımda Yaren benim niyetimi sezmiş gibi vücudunu kassa da yerinde sabit durdu. Boynumu eğdim, ufak bir öpücük kaptığımda bu sefer de Yaren’in telefonu çaldı. Yaren sesle irkilirken bu sefer kendime hakim olamayıp küfür ettim. Asu’nun adını Yaren’in de telefonunda görünce kaslarımı çattım, telefonunu uzatmasını rica ettim. Yaren lafımı ikiletmeyip telefonu bana verdiğinde açıp hoparlöre aldım “Abla, biri telefonunu açmıyorsa işi var demektir. Neden eşimi de arıyorsun?” Bıkkınca sorarken ellerim Yaren’in kolları boyunca kaydı, omuzlarına yakın bölgeyi okşarken üzerime çektim. Yaren direktifime uyup kucağıma oturduğunda yüzümü omuzlarına gömdüm. Ablamın gülme sesiyle yüzüm düşmüştü “Tatlı saatinizi böldüm o zaman özür dilerim canım(!) kardeşim benim. Yarencim seni Mustafa aradı mı?” Alnımı Yaren’in göğsüne sürtüp ilgi için çırpınırken omuzlarıma sarılan Yaren gülümseyip telefona uzandı, kulağının yanına yaklaştırdı “Evet, az önce onunla konuştuk ama üzgünüm Asu. Bu iş için çok deneyimli değilim. Arkadaşım Ebru’ya soracağım. Tıbbi çevirmenlikte baya iyidir.” kafamı yeniden yaslayıp alttan Yaren’e baktım. Ona baktığımı fark ettiğinde biraz geri çekilip gözleri kapanacak şekilde sırıttı. Onun bu gülen halleri hoşuma gitse de garip bir kıskançlık hissettim. Dudaklarımı büzüp beline sıkıca sarıldım, kolunu ısırdığımda hafif bir ses çıkarıp telefonu dudaklarından uzaklaştırdı. İnanamaz gözlerle bana bakarken Asu’nun iç çektiğini duyduk “Aah, sen de gelsen olmaz mı? Gideceğimiz yerde hem aileler hem de çocuklar olacak. Muhakkak aileler bize bir şeyler soracaktır.”
Son söylediğiyle düşündü Yaren, dudaklarını dişlerken Asu görmese de kafasını hafifçe iki yana salladı “Ben.. gelmesem daha iyi olur Asu. Hem başka işlerim de var, onları yetiştirmem lazım..” sözleri üzerine Asu daha fazla üstelemedi, yaptığı kurabiyeler için teşekkür ederken onu övdü durdu. Canım gittikçe sıkılıyordu, ellerim yavaşça Yaren’in bedenini keşfe çıkarken Asu gülerek sordu “Sizi aşk kuşları eğer işiniz yoksa tatile çıkmak ister misiniz?” İkimiz de birbirimize baktık, önce ben konuştum “Neresi? Vaay ablam ne kadar da gönlü bol böyle! Bedavaya tatile gitmeyi kim istemez değil mi Yaren?” kıkırdayıp sorduğumda çekinse de Yaren bana katılmıştı. Onun onayını duyan ablam hevesle anlatmaya başladı “Aslında eski bir arkadaşım yeni bir yer işletmeye başladı. Alanyada bir Bungalow Otel. Denize sıfır ve isterseniz Alanya’dan direkt Kıbrıs’a giden gemi de var. Sen denizi seversin Yaren, arkadaşım 14 günlüğüne beni davet etti ama işlerim çok yoğun, gidebileceğimi pek sanmıyorum. Benim yerime siz gitsenize?” Ablamın ilk kez mükemmel bir fikirle karşıma çıkması deli gibi mutlu etmişti beni. Hevesle Yaren’e bakıp güldüm “Eğer istersen hemen izinlerimi ayarlarım. Uzun zamandır bir şeyler yapmıyoruz, gitsek ya?” Kaan’ın önerisini böyle bir teklifle değerlendirmezsem kayıp olacakmış gibi hissettim, dudaklarımı büzüp ona acınası gözlerle baktım “O kadar yoğundum ki çok yoruldum, azıcık dinlemeyi çok istiyorum olmaz mı?” Yaren tatlı sözlerime karşı koyamadı, hafif bir nefes verirken sordu “Ama Ekim ayındayız orası soğuk olmaz mı?” Asu benden önce soruya atlamıştı “Antalya kışın bile ılık oluyor canım, bence bunu bir değerlendirmelisiniz! Bu yaz Eymenle bir yere gitmediniz diye hatırlıyorum?” Asu ile ortak çabamız sonunda meyve vermişti, Yaren istemese de ikna olmuştu mutlulukla onu öperken ablama söyledim “Abla, haftaya salı günü babamlarla bir toplantım var salı gününden sonrası için gidebiliriz. Ayarlayabilir misin bizim için? Ya da babama söylesem de ben geldikten sonra toplantıyı yapsak?” Kendi kendime mırıldanırken Yaren beni inanamaz gözlerle izledi “Saçmalama, işlerini bitir gideriz. Arkamızdan kovalayan kimse yok ya en azından oraya gittiğimizde rahatça eğlenirsin.”
Sırıtarak onu onayladığımda Asu da Yaren’in tatlı çıkışına gülüp bize haber vereceğini söyleyerek kapattı. Kucağıma hapsolduğunu sonradan fark eden Yaren utangaç bir halde kollarıma bakıp ellerini kollarıma koydu “O zaman.. şey.. ben kalkayım buradan. Sen banyo yapmak ister misin? Senin için banyoyu hazır-“ dudaklarına ufak bir baskıyla öpücük verdiğimde sımsıkı dudaklarını ve gözlerini kapadı, gülümserken küçük küçük öpüp çenesine kadar indim. Kollarımın arasında vücudu titrerken elleri bana yapıştı, kurtulmaya çalıştı. Çenesinin ucunu kemirdiğimde gözleri açıldı bana baktı, masum bir bakışla onu izledim “Beraber banyo yapalım mı?” Teklifimle ensesine kadar kızaran Yaren kafasını şiddetle iki yana salladı, ağzınızı koluyla örterken yüzünü yana çevirdi. Onun bu kadar utangaç olmasına gülerken kucağımda onunla berber ayağa kalktım, ani hareketim onu şaşırtınca boynuma sımsıkı tutundu. Kendimden emin bir şekilde ona bakıp sırıttım “Beraber banyo yapalım Yaren, beni yıkamanı istiyorum.” Kucağımdan indirmediğim Yaren’i kendimle beraber banyoya götürürken ayaklarını çırptı, istemediğini söyledi. Kıkırdayıp onu banyoda duran çamaşır makinesinin üzerine bıraktığımda üst vücudunu geriye yatırıp bana kızgınmış gibi baktı “Olmaz dedim ama.. sen rahatça banyonu yap, küveti de doldurayım ikimiz aynı anda sığamayız.” Dudaklarımı büzerken omuzlarımı silktim “Beraber yapmayacaksak istemiyorum, hm?” Yanağını parmaklarımın ucuyla okşadığımda titredi, göz kapakları titreyip açık kalmak için savaşırken kulak memesini ısırdım “Görmemem gereken bir şey mi var? Tüylerin falan mı uzadı? Biliyorsun umurum-ımb?” Aceleci eller ağzımı sımsıkı kapatırken kırmızı bir yüzle bana baktı Yaren. Utançtan her an ağlayacakmış gibi duruyordu “Ö-öyle bi-bir şey yok! Neden sürekii böyle yapıyorsun..” sona doğru düşen sesiyle alnını omzuma yasladı. Yüzünü göremesem de salık saçları arasında kızarmış ensesini seçebiliyordum sırıttım, ağzımı kapatan elleri tutup ensesini öptüm. Hassas bölgesine dokunmamla vücudu titredi, bana olan yaslanma baskısı arttı “Öyle bir şey olsa bile umursamam, sen benim eşimsin. Her halinle güzelsin sen.. hadi bakalım o zaman! Kolları yukarı!” Dalgınlığından yararlanıp sweatshirtünün eteklerini hızla yukarı kaldırdığımda havada duran kollarından kıyafeti hızla geçti. Saçları bu hızlı hareketimle dağılıp saçılırken iri gözlerle bana baktı, gülerken kaçamasın diye banyo kapısını kilitleyip küvetin dolması için suyu açtım.
Beni izleyen Yaren avuçlarıyla yüzünü kapatıp iç çekti “Neden bu kadar utanıyorsun ki? Seni kaç kez çıplak gördüm, hatırlatırım sevişirken üzerinde bir şey olmuyor?” Sözlerimle bana inanamaz bir gözle bakıp dudakları aralanıp kapandı. Kaşları çatılırken ensesini süpürdü “O.. ayrı bir durum..” ufak bir sesle mırıldandığında ona yaklaştım, kollarımın arasında hapsettiğim Yaren’e hafif yukarıdan baktım. Su sesi kaba bir şekilde gürültü yaparken Yaren’i izledim, her zaman böyle saçma şeyleri kendine dert ediyordu bu canımı sıkıyordu ama bir şey demedim “İkisi de aynı şeyler, yanımda utanmanı istemiyorum artık. Hadi amaa, bana bak..” çenesine parmağımla hafifçe vurduğumda bana baktı, bir şey demese de kafasını ufakça iki yana salladı. Kaşlarım kalkarken ellerini nereye koyacağını bilemeyen Yaren’in koltukaltlarından tutup ayağa kalkmasını sağladım, gülümseyip ona bakarken hızla dizlerim üzerine çöküp altında duran eşofmanı indirdim. Yaptığım şeyle tabiri caizse saçları diken diken olurken elleri içindeki atleti çekiştirip ön kısmını kapatmaya çalıştı “Eymen!”
Adımı sinirle sayıklarken kahkaha attım, bacaklarını sıkıca tutup iç bacağına öpücük kondurdum “Veee tatlı bacaklar da karşımıza çıktı! Ah? Yaren, senin ufak bir göbeğin varmış?” Çıkıntı yapan ufak göbeğini atleti üzerinden ısırıp öperken elleri kafamı tutup itmeye çalıştı “Ya-yapmaaa.. bırak göbeğimi!” Isırıp durduğum için isyan ettiğinde dizlerinin arkasına kolumu sardım, dizleri kırılıp koluma oturduğunda yüzüm göğsünün hizasına geldi. İki göğsünün ortasını da öperken ona baktım “Sen de beni soysana?” sözlerimle dili tutulan Yaren omzuma vurup vücudunu salladı. Kahkahalarımı daha fazla tutamayıp sıkıca sarılırken bir kez daha dudaklarımın altındaki teni öptüm “Tamam tamam kızma, sen küvete girene kadar arkam dönük duracağım.” bacaklarından yeniden destek alıp ayağa kalktığında ellerimi teslim olmuş gibi havaya kaldırdım. Sözlerime pek güvenmiyor gibiydi, gülümseyip dizlerim üzerinde yükseldim gözlerinin içine bakarak dizlerimden destek alıp döndüm. Arkamı döndükten sonra kısa süre bekledi, sözlerimde ciddi olduğumu anlayınca hızla soyundu suyun dalgalı sesini duyduğumda kıkırdadım “Şimdi sıra sende, dön bakalım arkanı.” Gömleğimin düğmelerini çözerken mırıldandı “Zaten arkam dönük, merak etme..” omzumdan geriye baktığımda dediği gibi sırtı bana dönük duruyordu. Gülüp ona doğru döndüğümde pürüzsüz tenini gördüm. Dalgalı saçları suyun yüzeyinde yaylırken rahatsız olmuş gibi bir topluyor bir dağınık bırakıyordu. Kemerimin tokasını hızla çözüp üstümdekilerden kurtulduğumda dolapta bulunan havluyu küvetin yanındaki askıya astım. Yavaşça küvete girip arkadan ona sarıldığımda vücudu kaskatı kesildi, bunu fark etmemişim gibi davranıp ensesini öptüm “Beraber banyo yapmayalı uzun zaman oldu. Seni yıkamamı ister misin?”
Bana omzu üzerinden baktı, kafasını geri eğdiğinde iki yana salladı “Ben seni yıkasam olur mu?” düz bir yüzle sorunca ben de şaşkınca ona baktım, az öncesine kadar yüzü kızarıp bozaran kız birden inanılmaz ciddi bir şekilde böyle bir soru sorduğunda bir şey diyemeden kabul ettim. Omuzlarımı geriye yönlendirdi, az önceki pozisyonumuz tersine döndü. Bacaklarının arasında uslu bir şekilde otururken parmakları oyuncu bir şekilde saçlarımda dolaştı.
Düştüğüm tongayı fark ettiğimde güldüm “Benim vücuduma bu kadar mı bakmayı istiyordun? Ne kadar fenasın sen..” laf attığımda gülüp kafamı biraz geriye eğdi. Öne doğru giden vücudum küvete sığabilsin diye ayaklarımı küvetin biraz dışına kaldırdığımda vücudum neredeyse Yaren’in vücudunda uzanıyordu. Parmakları saçlarımın arasında dolaşıp kazıdığında hazla titredim “Sana hizmet etmek istiyorum dediğin şeye bak. Ne kadar fenasın Eymen.. neyse, kapa bakalım gözlerini azıcık dinlen sıcak suyun içinde..” gözlerimi kapatıp tek kolu bana sıkıca sarıldı. Suyun sıcaklığı ve Yaren’in ritmik koluma vuruşuyla iyice gevşemiş gerçekten de uykum gelmişti. Gözlerimi kırpıştırırken biraz daha kalırsam uyuyacağımı fark ettim. Hafif yana çevirdim kafamı, Yaren’in bana dolanan kolunu fark ettim. Yüzümü koluna yaslarken öptüm “Alanya’ya gittiğimizde ne yapmak istersin?” Kolumu okşamaya devam ederken hmmladı. Biraz düşündü sonra melodik bir şekilde mırıldandı “Birazcık otelin keyfini çıkarırız, havuzuna falan gideriz. Eğer arabayla gidersekte… bilmem? Birazcık ilçeyi gezeriz, muhakkak gezilecek tarihi yerleri falan vardır. Ben biraz araştırayım, bizim için rota çizerim.” Huzurlu sesini dinlerken git gide bastıran uykuma rağmen sordum “Kıbrıs’a hiç gittin mi? Oraya gidelim mi? Uzun zaman oldu oralara gitmeyeli, seni biraz gezdirebilirim.” Kolumdaki eli saçlarıma tırmandı, gözlerime düşen saçları toparladığında gözlerimi araladım, gülümseyen yüzünü gördüm “Hayır, aslında İstanbul dışına hiç çıkmadım. Senin önderliğine ihtiyacım var.” Alt profiline bakarken sevimliliği beni büyüledi, hafif doğrulup ona baktım. Gözlerini benden ayırmadan kalkmama izin verirken ellerim bir kez daha benden bağımsız ona uzandı, yanağının yanında duran hafif ıslak saçını kulağının arkasına sıkıştırdım, dudaklarını okşadım. Yavaşça eğildiğimde gözlerini kapadı, onu çektiğim öpücüğe teslim oldu.
*******Yetişkin içerik başlangıç**********
Yavaş başlayan öpücük benim dilimle hızlandı, damağını yaladığımda titredi ağzımın içine inlerken kaşları kalktı. Aç gözlü bir halde ağzını keşfediyor sanki günlerdir susuz kalmış gibi tükürüğünü yalıyordum. Nefes alamadığında dikkatsizce dişleri dilimi yakaladı, hafifçe kaşlarımı çattığımda uzandım sırtından ve belinden tutup kucağıma çektim. Hareketimle beraber su büyük bir gürültüyle yere çarptığında omuzlarımda dinlendi Yaren. Nefes nefese kucağımdan kalkmaya çalışırken kalçasını tutup aşağı bastırdım “Kaçma ama…” kulağını yalayıp ısırdığımda fısıldadım. Her dokunuşumla omuzlarını kapatıp kafasını çeviren Yaren ufak bir inlemeyle kafasını iki yana salladı “Burası olmaaz.. odaya.. odaya geçelim lütfen..” ellerini yüzüne yaslayıp omzuma dayadığında mırıldandı. Gözleri kapalı, kızarmış bir yüzle istese de şu anki sevimliliğiyle benim baş etmem imkansızdı. Hafifçe güldüm, bir kez kendime bastırdığımda irkildi iri gözlerini bana dikti “Bir kez.. sadece bir kez burada yapalım, söz veriyorum sonra seni yıkayıp uyutacağım.” Yalvarır gibi konuşup yanağını öptüğümde gözleri öpücüğümle kapanıp açıldı “Lütfen Yaarenn..” sevimlice konuşup izin vermesini isterken öpücükler verip vücudunu okşadım. Kollarımda iyice gevşeyen Yaren çaresiz bir nefes verip boynuma sarıldı “Beni yıkayacağına söz verdin bak.” Gülerken omzunu öptüm “Söz veriyorum dedim ya.. bak bakayım bana, yüzünü göreyim..” bana bakması için teşvik etsem de yüzüme bakamayacak kadar telaşlı olması hoşuma gitmişti.
Dudaklarımla ulaşabildiğim her bir noktasını öperken elim yavaşça aşağı kaydı, her bir dokunuşumla titriyor boynuma daha sıkı sarılıyordu. Parmaklarım su içerisinde bulması gereken yeri bulduğunda kalçasını kaldırarak kaçmaya çalıştı, azarlarcasına kalçasını sıkıp sabit tuttuğumda iç dudağını boydan boya okşadım. Yaren hafif bir iç çekip benim yanağımı öperken ona baktım, yüzü kıpkırmızı olmuştu yine de benim hızıma ayak uydurmaya çalışıyor gibiydi. Burnunun ucunu öperken bir kez daha onu okşadım “Suyun altında bile ıslandığını hissedebiliyorum, yaşlı gözlerle bana baktığında peşini bırakmayı düşünmüştüm ama haline bak. Böyle edepsizce sızdırırken nereye kaçmaya çalışıyorsun?” Kulak memesini ısırdım, çenesi boyunca dudaklarımı gezdirdim. Vücudunu kaçırmaya çalışsa da üzerine gittim, banyoda su ve Yaren’in kesik nefes sesi dışında bir ses duyulmuyordu. Bir kez daha yüzüne baktığımda gözlerinin kenarında yaşlar birikmişti. Dilimin ucuyla gözlerini yalarken uyarmadan bir parmağımı içine soktum. Ani hareketimle şoka giren Yaren belini büktüğünde dudaklarını araladı, ses çıkarmak istemediğini bildiğimden ağzını kendi dudaklarımda mühürledim bir parmağıma alışması için içinde biraz gel git yaptım. Hareketlerime ayak uydurmakta zorluk çekiyor, dudaklarımdan kaçıp nefes almaya çalışırkem durmam için yalvarıyordu “Bi-bir sani..ye.. bö-böyle devam edersen içime su-mmh!” Ne demek istediğini anlasam da heyecanım baskın geldiğinden her yerine dokunup onu öpmeye çalışıyordum. Boşta kalan elim sağ göğsüne masaj yaparken dudaklarımdan bir kez daha kurtuldu. Bacakları belimin çevresinde sıkıca sarılmış haldeydi, üst bedenini göğsüne olan dokunuşumla uzaklaştırmak için çabalasa da izin vermedim.
Ufak sayıklamaları ve kısık tonlu inlemelerini dinlerken gözlerimi onun gözlerin diktim, göğüs ucunu dudaklarım arasına aldım. Yaptığım her şeyi pür dikkat izleyen Yaren daha fazla izlemeye dayanamıyormuş gibi dudaklarını ısırıp yüzünü çevirdi. Aramıza bir kol mesafe koymak adına kolunu omzumdan itip dursa da minik tepeciği dişlerim arasında her ezildiğinde küçük duvar olan kolu titredi. Bu şekilde tahrik olup orgazm olsun istemediğimden iki parmağımı içinde döndürüp çıkardım. Yaren bana baygın gözlerle bakarken kollarından tutup kalkmasını istedim “Duvara tutun..” acelece mırıldanıp söylediğimde ne olduğunu anlayamayan Yaren dizleri üstünde dediğim şeyi yaptı. Bir sonraki hareketim banyo içerisinde Yaren’in tiz sesinin yankılanmasına sebep oldu. Israrla genişletmeye çalıştığım ufak delik parmaklarımı çıkarır çıkarmaz ufalmış bir kalp gibi atıyordu, bir an önce içine girmek istesem de kayganlaştırıcı olmadığından basit bir şey düşünüp parmaklarımı yaladım. Tükürüğümle kaplı parmaklarımı içine tekrar ittiğimde acımsı bir sesle inledi Yaren. Canı yansın istemesem de elimden gelen bir şey değildi, kalçasını ısırıp öptüm “Birazcık daha dayan, seni şimdi düzgün hazırlamazsam sonra canın çok yanacak. Biliyorum.. nefret ediyorsun ama azıcık daha dayan..” sözlerime karşılık ağlamaklı bir tonda kafasını sallayıp mırıldandı Yaren “İstemiyorum.. garip hissettiriyor Eymeen.. içim garip..” sızlansa da dizleri üzerinde olabildiğince düzgün durmaya çabalayan Yaren’e bakıp gülümsedim. İç bacağını okşadım, oradan beline geçti ellerim. İçini ısrarla karıştıran parmaklarımı biraz daha içeri ittim, zevk noktasını bulmay çalıştım. Kalçasını sallayıp kaçmaya çalışan Yaren’i sözlerimle ikna etmeye çalışırken birden tatlı bir ses yakaladım.
İkimiz de birbirimize baktığımızda kocaman güldüm “Buldum..” şaşkınca bana bakan Yaren karnına doğru bir kez daha bastırdığımda dizlerinde derman kalmamış gibi titreyip bir kez daha sevimlice inledi “Ga-garip.. dur.. hayır hayır..” kafasını iki yana salladı, ellerimden kaçmaya çalıştı. Onu bir kez daha sabit tuttuğumda iki olan parmak sayım üçe çıkmış artık deliğini iyice genişletmiştim. Hızlıca sokup çıkardığım parmaklarımla yerinde sallanan Yaren ağlayıp durmamı istese de yapmadım. Biraz daha üzerine eğildim, çenesinden tutup yüzünü kendime döndürdüm. Bir kez daha derin bir öpücüğün içine onu aldığımda inlemeleri ağzımda kayboldu. Baskıyı giderek attırdım, içine kayan parmaklarımı bir kez daha karnına doğru bastırdım. Birkaç darbeden sonra gözleri genişçe aralandı, deliği daraldı. Ani gelen orgazmla parmaklarım sayesinde doruğa ulaştığında zevk suyu parmaklarımdan bileğime doğru sızdı. Yavaşça göz kapakları kısıldı, tüm gücünü tüketmiş gibi kalçasını aşağı bırakmaya başladı. Gevşeyen deliğine üç parmağımı köküne kadar soktum, makas hareketiyle açtığımda içinin gevşediğini hissettim. Dudaklarını bıraktığımda dudaklarımızın arasından ufak bir tükürük ipliği oluştu “Şimdi hazırsın işte.. gel bakalım..”
Sersemce bana bakan Yaren bir kez daha konuşamadan benim yönlendirmemle bana döndü, boynunu öpüp bacaklarından birini kendi kalça kemiğime sardırdım. Sıkıca boynuma sarıldığında Yaren’in deliğinden elime kalan sıvıları kendi penisime sürdüm. Biraz sıvazladıktan sonra ıslanan penisimi girişine sabitledim, ağır bir baskıyla içine girdim. Her ne kadar gevşemiş olsa da ani gelişimle kasılan Yaren sırtıma tırnaklarını geçirip belini büktü. Dudakları aralansa da zar zor nefes alan Yaren’e bakıp kaşlarımı çattım “Güzelim.. biraz rahatla.. canın yanacak..” belini okşayıp yanağını öperken yaşlı gözlerle bana baktı, onun gözlerinde bir anlık acı ve rahatsızlı hisssini gördüğümde dudakları kaşıma değdi. Sersemce yüzümde rastgele noktaları öperken benim hareketlerimle uyumlu bir şekilde kalçasını kaldırdı, ikimiz de aynı anda hareket ettik. İçini santim santim açarken ağzımızdan kaçan inlemeleri birbirimizin omuzlarına bıraktık. Sonunda, kasıklarımız birbirine çarptığında ikimizde bir an durduk soluklandık. Yanağımı sevip göz yaşları akıtan Yaren mırıldandı “..azıcık böyle.. durabilir miyiz?” Belini okşarken kafamı salladım, bana alışmasına izin verdim “Uzun zamandır yapmıyor da değiliz, nasıl her seferinde bu kadar dar olabiliyorsun şaşırıyorum..” alt karnını severken mırıldandım. Yaren bana kaçamak bir bakış attı, karnını seven elime bastırıp sabit tuttu “Büyüklüğünün farkında mısın sen? Böyle bir şeyi altında taşıdığın için ceza alman lazım.. haksızlık..” kendi kendine konuşurken kıkırdayıp burnunu ısırdım “Kocanın aleti büyük diye hoşuna mı gitti sızlanıyor musun karar ver. Hem..” belimi salladığımda Yaren kaşlarını hafifçe çattı “…seni böyle doldurmam hoşuna gitmiyor mu? Baksana, elimin altında kendimi hissedebiliyorum..” bir kez daha belimi salladığımda bu sefer sertçe içine bastırdım. Ani baskımdan rahatsız olan Yaren acıyla tıslayıp saçlarımı yakaladı. Hala alışamamış olacak ki nefes nefeseydi, yaşlı gözlerini karnına bastırdığım eline sonra da bana çevirdi “Gereksiz bir şekilde büyüksün… haah.. lütfen.. canımı yakmadan yap olur mu?” Alnını çeneme sürttüğünde saçlarını öptüm, üzgünüm Yaren ama bu sefer sanırım sözümü tutamayacağım.
Yarım saatin sonunda duvarla vücudum arasında sıkışmış olan Yaren ağlayıp omzumu ısırdı “Sen.. bana yalan.. söyle-ah!” sertçe içine girdiğimde az önce boşalmamdan kalan meni bir kez daha yere damlamıştı. Banyo duvarına sırtı yapışmış halde duran Yaren gücü tükenmiş halde bana bakarken gözlerinde öfke vardı. Bu yarım saati dolu dolu ona yaşatırken ben daha henüz bir kez boşalabilmiştim. Her girişimde titriyor, ellerimden kaçmaya çalışıyordu “Sen kaç kez doruğa ulaştın, ben daha sadece bir kez boşaldım asıl bu haksızlık değil mi?” Dudaklarımı büzüp sırtımı dikleştirdim, içinde kalçamı hareket ettirdiğimde nefesi kesildi, bacakları yeniden titremeye başladı. “Bir kez daha yapalım, söz bu son.” Dişlerimi sıktım, belinden tutup sertçe penisime doğru kalçasını çektim. Bedenindeki ani kasılmayla kuru orgazm olduğunu fark ettim, içine iyice yerleşirken penisimin çevresini sıkıca saran deliği hissettim. Derin bir iç çekişle beraber hızla içinden çıktım, yüzünü duvara çevirip sol bacağını dizinden kaldırıp içine bir kez daha girdim. Ani girişimle inleyen Yaren her hareketimle kucağımda zıpladı, bitirmem için bana yalvardı. Açıyı değiştirip biraz daha karnına doğru baskı yaptığımda boynunu geriye atıp omzuma dayandı. Beli bir kez daha gerildiğinde titredi “.. ben daha fazla.. yapamam..” eli arkadan saçımı yakaladı, yüzünü benim yüzüme çevirip dudaklarımı ısırdı. Acıyla inlediğimde ellerinden biri birleşme noktamıza kaydı, kendi klitorisini okşarken kalçalarını bana bastırdı. Kalan son gücüyle beni boşaltmaya çalışması hoşuma gitti, omurgamdan aşağı ürperti hissettim. Yaren’e olan açlığım kesinlikle doymak bilmiyordu bir kez daha ona saldırdığımda dudaklarımı ısıran Yaren öpücüğümüzü kesip duvara yüzünü döndü.
Her hareketimle alnı duvara sürtünüyor, kısık kısık inliyordu. Benim de sınırım gelmişti, bir an havada sallanan bacağını serbest bıraktım. Karnına sardığım kolumla alt bölgesine baskı yaptım, aynı anda omuzlarından da kavradım. Karnına yaptığım baskıyla çığlık atıp koluma tırnaklarını geçirdi. Sert darbelerimle beraber kasılmam geldi, bir kez daha Yaren’in içine boşalırken ensesini sertçe ısırdım. İnleyen Yaren benimle beraber boşalmıştı daha fazla dermanı kalmayan eşim kollarıma kendini teslim ederken hafif baygın halde hayır diyerek sayıklıyordu. Boşalmaya devam ederken Yaren’in içine hafifçe girip çıktım, tamamen bittiğine inandığım dakika penisimi içinden tamamen çıkardım. Beni sıkı sıkıya saran delik, içiden çıkmamla ufak bir ses çıkardı aynı anda deliğinden bacaklarına doğru sıvılar akmaya başladı. Hevesle kapanıp açılan deliğine parmaklarımı soktuğumda irkildi, yaşlı gözleri aralanıp beni yakaladı “Ama bu son demiştin..” kısılmış sesiyle sızlanırken sırıttım. Gözyaşlarıyla lekelenmiş yüzüne baktığımda gözlerini yaladım, bir kez daha şakaklarını öperken sıkıca sarıldım.
Yaren’i bir kez daha küvetin içerisine yatırdığımda iç çekip nefes aldı Yaren. Gözleri kapalı halde küvette uzanan şekli inanılmaz güzeldi, kollarında ve bacaklarında yer yer sıkmamdan kaynaklı parmak izleri vardı. Her doruğa ulaştığımızda omuzlarına ve ensesine verdiğim ısırıklardan sanki bir hastalığa yakalanmış gibi duruyordu. Kendime hakim olamayıp Yaren’in üzerine atlamıştım adeta “Allah aşkına.. sen azgın bir köpek misin..” kendimi azarlarken onda bıraktığım izleri acaba nasıl saklayacağını merak ettim. İçimdeki seslerden biri onda daha fazla iz bırakmamı söylerken neredeyse hırpalanmış vücuda bakan vicdanlı yanım hayvanlığımı sorguluyordu. Dağıtıp her yere lekemizi bıraktığımız banyoya bakıp iç çektim “Önce.. eşimi temizleyelim bakalım..” Yaren’i uyandırmadan yıkamaya çalışmıştım. Büyük bir savaş vererek her bir noktasını köpürterek yıkamış, içindeki menilerimi de nazikçe kazımıştım. Saçlarını yıkarken ne kadar sakin durup rahatlamış olsa da parmaklarım içinde dolaşırken bilinçsiz de olsa o kadar rahatsız ve kımıl kımıl olmuştu. Kendi çapımda girdiğim savaştan yaklaşık 25 dakika sonra kucağımda havluya sarıp sarmaladığım Yaren’le çıkmıştım. Darmadağınık bıraktığım banyoyu şimdilik görmezlikten gelip önce yatak odasına geçtim. Yatağın karşısında duran komodinin çekmecelerin açtım, gerekli olan pijama ve iç çamaşırlarına ulaştım. Sutyenle göz göze geldiğimde bunu takamayacağıma karar verip sadece atlet külot ve pijama takımını alıp hızla Yaren’in odasına geçtim. Karanlık oda aralık bıraktığım kapıdan sızan ışık sayesinde loş duruyordu. Nazikçe vücudunu kuruttum, elimden geldiğince hızlı biçimde ona eşyalarını giydirdim.
Kafasından pijamasını geçirdiğim sırada gözlerini araladı, bana sersemce baktığını gördüğümde gülüp dudaklarına öpücük bıraktım “Bak, söz verdiğim gibi seni yıkayıp giydirdim. Artık bana mızmızlanamazsın.” Pijama altını çekmek için belini kaldırıp pijamasını çekerken konuştum. Tamamen giyindiğinde sersem yüzünde kocaman bir gülüş belirdi “Seni seviyorum Eymen..” bu kadar tatlı bir gülüşle içten bir şekilde sevdiğini söyledi ve kollarımda uyuyakaldı. Onun bu sevimli halleri karşısında utansam da dudaklarımı sıkıp mırıldandım “Gerçekten.. haksızlık yapıyorsun Yaren…” saçlarına öpücük bırakırken birkaç dakikalığına onu kanepede bıraktım, hızlı bir şekilde küveti boşaltıp kirlettiğimiz yeri bir şekilde sildim “En azından yarına bir iz kalmayacak..” kendi kendimi avuturken duşa kabinde hızlı bir duş aldım, ben de pijamalarımı giydim. Kendi odasında bıraktığım eşimi bıraktığım gibi yattığını görünce gülümsedim. Kucağıma aldım, yatak odamıza taşıdım. Yatağın içerisine onunla beraber girdim, kolumu ensesinin altına yerleştirirken vücudunu kendi üzerime yaydım. Beni bir yastık gibi kullanamasına izin verirken sıkıca ona sarıldım. Bedeninden sızan tatlı kokuyu içime doyasıya çekerken uyuyakaldım.