Confesser - Bölüm 10
“Ne yani Kıbrıs’a geçmediniz mi? Tüh be, orada kesin borç batağına batıp gelirsin diye beklemiştim.” Can karşımda rahatça sırıtırken ağzına Yaren’in onun için aldığı tatlıyı atıyordu “Mmm.. bu neymiş böyle? Alanyada böyle bir şey mi varmış?” Kutunun üzerine bakarken salaklığı karşısında gözlerimi devirdim “Dümdüz herhangi bir marketten aldığımız bir şeydi. Sanki hayatında ilk kez pişmaniye yiyorsun, hem asıl hediyen yanındaki anahtarlık.” gözlerimle işaret ederken onu ayıpladım. Gülüp omuzlarını silkti “Ne olmuş? İstanbulda da bulabilirim biliyorum ama önemli olan Yaren’in beni bile düşünüp bir şey alması- ah! Ne vuruyorsun ya?” Bacağına tekme attığımda pişmaniye kutusunu kucağına doğru alıp koltukta saklanır gibi bacaklarını katlayıp vuruş alanımdan çıktı. Masada duran dağ gibi onay belgelerine bakıp iç çektim. Saçlarımı karıştırırken kravatımı gevşettim “Neden bu kadar çok birikmiş? Buradan gitmeden önce iş bırakmadığıma yemin edebilirim..” Can sırıtırken ayaklandı, anahtarlığı parmağında sallarken kapıya ilerledi “Bir anda ünlü olduk, Yağız’a bu konuda teşekkür etmeyi unutma bizim için inanılmaz bir reklam yüzü oldu.” Orta parmağımı ona gösterdiğimde kahkaha atıp odadan çıktı.
Bugün eve erken dönebilmem imkansızdı, öğlen vaktini biraz geçiyordu ama kesinlikle işler bitmek bilmiyordu. Kafayı yemekle işleri toptan bırakmak arasında gidip gelirken telefonuma bildirim geldi. Yanıp sönen ekrana baktığımda Yaren’in ismini okudum ekranı kaydırıp baktığımda fotoğraf ve yazı gördüm ‘Kaan ile beraber Alper hocayı ziyarete geldik. Alper hoca bir gün müsait olursan seninle tanışmak istediğini söyledi’ fotoğrafta Yaren’i hocası olduğunu düşündüğüm orta yaşlı bir adamla beraber yan yana durmuş, Kaan önde selfie çekimlerine bakıyordum. Siyah dar kumaş pantolonu ve üzerine giymiş olduğu beyaz gömleğiyle çok güzel duruyordu. Kulaklarına ve ellerine dikkat ettiğimde hiçbir takı takmasa bile böyle güzel parlaması çok garipti. Birden neden yüzüğünün parmağında olmadığını düşündüm “En azından söz ya da nişan yüzüğünü taşımalı.. dışarı az çıksa da böyle güzel olursan insanların aklı karışır..” fotoğrafı detaylıca incelerken cevap yazdım ‘umarım eğlenceli geçmiştir, bir ara ayarlayalım Alper beyi beraber ziyarete gidelim.’
Mesajı attıktan hemen sonra görmüştü, yazıyor ibaresinin üzeri kayıtlı olmayan numaradan gelen bir fotoğrafla örtüldüğünde kaşlarım biraz çatıldı. Mesaja tıkladığımda Yaren’in gülümseyen fotoğrafı karşıma çıktı ‘Yaren’in bu gülen yüzünü hep sen görüyorsun bu birden canımı sıktı, senin nasıl canını sıkarım diye düşündüm..’ mesajdan sonra Yaren’in omzuna dolanmış koluyla Kaan’ın selfie paylaşımını gördüm ‘..sanırım en etkili yolu bu olur ne dersin?’ Göğsüne yaslanmış Yaren kocaman gülerken ki fotoğrafına bakıp moralimin bozulduğunu hissettim “Cidden… bu şerefsiz insanı nasıl sinir edeceğini çok iyi biliyor.” Kaan’a küfür edip hareket çektiğim bir fotoğraf attım. Bildirimlerden Yaren’in mesajına tıkladım ‘çok mutlu olur eminim! Bir de bugün akşam yemekte ne istersin? Saat kaç gibi gelirsin?’ Mesaja bakıp acı bir gülümsemeyle görüntülü aramaya bastım. Birkaç saniye bekledikten sonra ekranda beliren Yaren’e bakıp gülümsedim “Yazması zahmetli hissettirdi, neredesin? Arabayla mı dönüyorsun?” arabanın içi tanıdık gelmeyince sordum, gülümseyip yanına kamerayı çevirdiğinde yola bakan Kaan’ı gördüm “Kaan beni evden aldı, onun da bizim evin yakınlarında işi varmış. Gelmişken beraber gidelim dedik.” yüzündeki gülümsemeye bakıp kızmam imkansızdı, iç çektim “Kaan beyin ne zamandan beri bizim evin oralarda işi varmış ki? Benim bildiğim psikiyatristler ofisinden çıkamaz.. maşallah ne de bol vakti var.”
Yaren’e kızamayacak olmam o piçe laf sokmamı engelleyecek değildi. Kaan sırıtıp gülerken konuştu “Canım arkadaşımın tek başına gelmesine gönlüm razı gelmedi, güzeller güzeli eşini sağ salim evine bırakacağım dostum. İçin rahat olsun.” Sırıtan yüzü daha da sinirimi bozarken Yaren kamerayı kendine çevirdi, yüzünden okunan hafif sinirle Kaan’a bir şeyler söylerken mikrofonu kapattı. Birkaç saniye süren konuşmanın sonunda yeniden mikrofonu açıp gülümsedi “Kaan sadece bana yardım etmek istedi, değil mi Kaan?” Bir kez daha görüntüde Kaan göründüğünde yüzü düşmüş haldeydi. Sızlanarak özür dileyip durunca güldüm “Yaren, bugün erken gelebilecek gibi değilim.. inceleyip onaylamam gereken birçok evrak ve iş var. İstersen bugün annemlere geç, evde tek kalacak olman içime sinmez.” İç çekip masamdaki evrakları gösterdiğimde Yaren üzgün bir yüzle kameraya baktı. Kısa bir sessizliğin ardından Yaren aklına bir şey gelmiş gibi mırıldandı “O zaman.. ofise geleyim mi? Hem işin bitince beraber eve döneriz. Olmaz mı?” Kaan ile beraber ‘saçmalama’ dedikten sonra iç çektim “Geceye kadar sürer işim, burada bekleyebileceğin bir yer de yok ki. Yorulma daha fazla ya annemlere geç ya da eve ama gece geç saate kadar tek başına kalmana gönlüm razı değil anneme geçersen daha iyi olur.” Bir kez daha söylediğimde Kaan konuşmaya daldı “Sen gelene kadar ben—“ hızla kafamı salladım “Sana neden güveneyim? Uzak dur eşimden.” Alayla nefes veren Kaan kameraya bakıp atıp direksiyonu kırdı “Peki birden bire gönlüm razı değil yalanları nereden çıktı?” Açık saldırı karşısında dişlerimi sıktığımda Yaren Kaan’ın koluna vurdu “Kes sesini Kaan. Beni eve bırak, bence bir süre konuşmasak iyi olacak. Ben kapatıyorum Eymen. Eve geçiyorum.”
Konuşmayı tek taraflı sonlandırdığında ekrana bakakalmıştım. Normal arama yapsam da açmayınca rahatsız hissettim ya bana kızdıysa.. aklımdan birçok şey geçerken Yaren mesajla evde olduğunu, Kaan’ın sözleri yüzünden üzgün olup özür dilediğini yazıyordu. Aynı anda Kaan beni aradığında telefonu hoparlöre aldım “Adi şerefsiz. Senin yüzünden Yaren üzüldü.” Yaren’e mesaj yazarken Kaan iç çekti “Her boku sen yiyorsun ama küsülen taraf ben oluyorum… haah.. neyse artık, olan oldu bir süre belli ki sürüneceğim..” iç çekerken hala bana sövüyordu. Yüzümü ekşittiğimde mırıldandım “Sanki kendin sütten çıkmış ak kaşıksın, siktir git. Evli bir kadına yavşıyorsun farkında değil misin hala?” Kaan kısa bir sessizlikten sonra konuştu “Daha fazla konuşup tartışmayacağım, neden birden bire böyle davrandın? Bir şey mi oldu?” “Hayır, sadece onu yalnız bırakmak istemiyorum. Nasıl bir şey bekliyorsun ki?” Cevap verdiğimde durdu, konuşmasını beklerken mırıldandı “Alper hoca Yaren’in şu an gülse de sanki yakın zamanda bir şeyler yaşamış gibi davrandığını söyledi. Stresli olduğu durumlarda Yaren’in bazı davranışları ortaya çıkıyor. Ben de tam bilmiyorum ama Alper hoca bir şey bilip bilmediğimi soup durdu. Belki gezinizde bir şey oldu diye düşünerek sana sormak istedim. Yaren’e üstü kapalı sorduğumda bir sürü salak saçma şeyler anlattı ama sanki anlatımları arasında kesiklik vardı.” Elimdeki kalemi döndürmeyi bıraktım, arkasıyla kafamı kaşıyıp düşündüm “Spesifik bir şey olmadı. Hatta hiçbir şey olmadı diyebilirim. Sadece işlerden dolayı bir ara moralim bozuktu sanırım onu fark edip sessizce benim moralimin düzelmesini bekledi. Ama en fazla iki gün sürmüştür..” durumu açıklarken Kaan araya girdi “O sırada gözüne çarpan, her zaman yaptığı davranışlardan farklı bir şey var mıydı?” Düşündüm, tüm tatili gözden geçirdim ama bir şey bile aklıma gelmedi. Gözlerim kapalı kaşlarımı çattım “Mmmm… hayır? Her zamanki gibiydi.. hatta tatilde işine de yardım ettim..” düşünürken aklıma laptopa bakıp söyledikleri geldi “..ah. Acaba bu olabilir mi? Aslında sanırım senin attığın bir datayı grafiklendirmeye çalışıyordu fakat bir türlü doğru çıktı elde edemiyordu. Ona yardım ettiğimin ertesi günü kendi kendine bir şey beceremediğini söyleyip sızlanıyordu. Sanırım bir gece öncesinde tüm gece uyanık kalıp çalışmıştı ama yine de yapamayınca sinirli gibiydi…”
Kendi kendime mırıldandığımda Kaan da hafif bir tonda kabul etti “Olabilir.. Yaren’in neyden dolayı tetiklenip kendisine zarar verdiğini anlamıyorum. Alper hoca bazı takıntılarının artmış olduğunu söyledi ama bu takıntıları bana da söylemedi. Spesifik bir takıntısı olmadığını aslında birçok takıntısı olduğunu, stres anında değişiklik gösterdiğini söyledi. Sanırım bana yakalanma ihtimaline karşılık duruma göre farklı şeyler yapıyor.” İç çekti, bana dikkatli olmamı söyledi “Ben tüm gün yanındaydım ama Alper hoca 10 dakikalık görüşmesinde fark etti. Bilmiyorsundur diye düşünerek söylüyorum, Yaren’in asıl danışmanı Alper hoca. Asıl amacım bugün beş dakikada olsa Alper hocayla Yaren’i konuşturmaktı. O yüzden kıskançlık yapıp kıza yüz yapma.”
Konuşmasıyla elimdeki kalemi sıktım “Tamam.. teşekkür ederim..” ufak teşekkürden sonra yeniden konuşacağımıza dair sözleştik “Alper hoca senin telefon numaranı istedi, ona numaranı verdim. Şimdi hocamızın da numarasını sana atacağım. Müsait olduğunda muhakkak ara. Görüşürüz.” Telefonu kapattıktan birkaç dakika sonra Kaan kartvizit atmıştı. Kaydettikten sonra masamda duran tablete baktım, düşünmeme gerek kalmadan tableti açıp kameralara tıkladım. Evin içerisinde bir oraya bir buraya dolanan Yaren görüş alanına girince güldüm. Gününün çoğunluğunu dışarıda geçirmiş olsa da enerjisi bitmemiş bebek gibi duruyordu. İşlerime geri dönerken ekranı önümde açık bıraktım, işimi yapmaya devam ederken ara sıra ekranı kontrol edip durdum. Akşam 7’ye doğru önümdeki evrakların birçoğunu bitirebilmiştim, düzenlenmesi gereken evrakları düzenleyebilmiş son toplantıda yapılacakları ekiplerle tartışmıştım. Ofisteki tüm ekipler işleri bitince gittiği için benle Can kalmıştık sadece. İç çekip ayaklanan Can sigarasını salladı “Bir içip geleyim, bence bugünlük bu kadar yeterli. Geriye ne kaldı?” Ağzına bir sigara sıkıştırıp sordu. Elimin altındaki kağıtlara baktım gözlerim tüm masayı gezdiğinde mırıldandım “Yani.. aslında çok bir şey kalmamış. Teklif edilen yeni işlerin düzeniyle ilgili zaten şu an konuşamayız. Ekiplerle konuşup yoğunluğa göre düzenleme yapmak lazım.. bir de Yağız’ın çalıştığı işte yeni bir istek gelmiş ki bu kısmı aslında tek başıma da yapabilirim. Bence de artık eve dağılalım yarın da halledebileceğimiz kadar iş halletmişiz.” Evrakları olduğu yere bırakırken ben de ayaklandım. Yanımda açık olan kameralara bakıp kapattığımda Can iğrenir gibi ses çıkardı “Dostum, aşırı takıntılı bir koca gibi duruyorsun şu an. Yaptığın şey yasal değil farkındasın değil mi?” Yüzüme mide bulandırıcı biriymişim gibi bakıp kusma taklidi yaptığında kaşlarımı çattım “Şu an yaptığım şey önlem almak tamam mı? Salak saçma yorumlarını kendine sakla. Şimdi siktir git, tüm gün seni görünce iştahım kaçtı, senin yüzünden aç kaldım sana ekstra sinirliyim.”
Yanından geçerken omzuna çarptım yalandan ağlama sesleri çıkarıp beni şikayet edeceğini söyledi. Orta parmağımı gösterip kapıdan çıktım, telefonu açıp Yaren’i aradım. İkinci çalışta telefonum yanıtlanmıştı “Alo?” Merdivenleri ikişer ikişer indim “Yaren, işim beklediğimden erken bitti. Şimdi çıkacağım bir şey ister misin?” Hevesle söylediğimde Yaren gerçekten mi? diyerek mırıldandı “Aslında eksik bir şey yok ama nöbetçi eczane bulursan ağrı kesici ve mide koruyucu alabilir misin? Alacaklarını sana yazarım.” arabaya oturup telefonu hoparlöre aldım. Mıknatısına yerleştirip arabayı çalıştırdığımda onayladım “Sorun değil, sen bana yaz alıp gelirim. Başka bir şey var mı?” bir şeye ihtiyacı olmadığını söyleyip telefonu dikkatli araba sürmemi isteyerek kapattı. Eve yakın nöbetçi eczane konumunu girip arabayı sürdüm, gelen mesaja göz attım. Evde hiç görmediğim ilaçlara benziyorlardı, ilaçların isimlerini kendi içimde tekrar ederken Kaan ile konuşmam aklıma geldi. Saat biraz geç olsa da kulaklığımın birini kulağıma takıp bana ilettiği numarayı aradım. Birkaç kez telefon çaldıktan sonra nazik otoriter bir ses aramamı yanıtladı “Alo, buyrun?” Alper beyin net çıkan sesine karşılık boğazımı temizledim “Merhaba, ben Yaren’in eşi Eymen Bulut. Sabah eşimle beraber Kaan bey sizi ziyarete gelmişti.” Kısa tanıtımımdan sonra hattın diğer ucundan daha yumuşak bir onay sesi geldi “Kusuruma bakmayın Eymen bey, telefon numaranız benim tarafıma iletilmiş olsa da kaydetmeyi unutmuşum. Öncelikle beni aradığınız için teşekkür ederim. Umarım iyisinizdir?” kırmızı ışıklarda durduktan sonra rahatça gülüp olumlu bir şekilde yanıtladım “Açıkçası.. hemen konuya gireceğim, Kaan’dan beni aramanızı isteme sebebim bazı şüphelerimin olması. Yaren’i uzun zamandır takip ediyorum, eski olaylar hakkında bilginiz var mıydı?” Sıkıntılı iç çekişiyle endişelendim “Evet, Yaren anlatmadı ama. Kaan bey ile konuşurken öğrendim. Kendisi de bir şeylerden şüphe edip durumu açıklama gereğinde bulundu.” konuma göre varmam gereken yere geldiğimde arabayı durdurdum “Şu an mesela içtiğini düşünmediğim bir ilacı almamı istedi açıkçası bu durumlar bir senelik birlikteliğimizde ilk kez oluyor.” benden istediği ilaçları söyleyip sıkıntılı bir şekilde iç çektiğimde sessizlik oldu.
Kısa süreli olan sessizliği ilk bozan doktoru oldu “Açıkçası size ne anlatıldı bilmiyorum fakat dahası da var. Büyük ihtimalle ailesi hakkındaki trajediyi biliyorsunuzdur.” Üstü kapalı verdiğim yanıtla beraber devam etti “Ailesinin başına gelen trajediyi takiben yaşadıkları.. açıkçası bunları böyle açıklamam uygun değil fakat Yaren’i görmeyeli durumunun kötüleştiğini fark ettiğimden açıklamam gerekmekte. En kritik noktası aile kaybı olduğundan bu kadarı size anlatılmış olmalı, bu olaydan sonra birkaç kez intihar girişimi oldu fakat bir şekilde kurtulduğundan şu ana kadar yeniden bir intihar girişimi olmadı.” şaşkınlıkla ağzımı kapattım. Yaren’in bu dünyada intihar edecek en son insan olduğuna emindim, Kaan bile daha önce intihar edip etmediğini bilmediğini söylemişti “Bi-bir dakika.. ne demek intihar etti? Bu sadece düşüncesel bir şey değil miydi?” telaşla konuşmasını böldüğümde doktor devam etti “Şöyle söylemeliyim ki maalesef sadece düşünce olarak kalmadı. Benim bildiğim en az 3 kez denemiş olduğu. Neden bir daha yapmadığını sorduğumuzda başarısız intihar girişimiyle insanlara daha fazla yük olmak istememesiydi..” şaşkınlıktan bir şey diyemiyor, adamın dediklerini hazmetmeye çalışıyordum “Yaren asla öz saygısı yüksek bir kız olmadı, her daim eksik olduğunu yaşamanın gereksiz olduğunu savunup duruyordu. Sizinle evleneceğini öğrendiğimde ben de şok olmuştum. Onunla konuşmaya çalıştığımda ise Kaan beye dediğinin benzerini bana söyleyip artık iyi hissettiğini, çıkardığı tüm problemler için özür dilediğini söyleyip tek taraflı olarak iletişimi kopardı.” umutsuzca konuşurken derin bir nefes aldı, ara vermeden devam etti “Yaren’in en çok tetiklendiği konular terk edilme korkusuydu. Terk edileceğini düşündüğünde karşısındakinin her halini kabul etmeye hazır olmuştu her zaman. Hatalı olduğunu bilse de kendisini sadece bir kişiye adamayı seçiyordu. Öncesinde ilişkisi olmadı, bu durumların ondaki olumsuz etkilerini bahsedip devam etmesine izin veremedim. O zamanlar benim fikirlerimi önemserdi fakat birden bire tedaviyi reddedip benden ve Kaan’dan uzaklaştı.”
Yaren’in ısrarla kendisini saklamamı, kimseyle görüşmek istememesi her zaman garip gelmişti. Doktorun ve Kaan’ın anlattıklarını düşününce ise hâlâ mantıklı gelmese de az buçuk anlamlı geliyordu, bir şekilde sosyal çevreden izole olmaya çalışıyordu. Bilmeden yaptığım başka bir hatayı fark ettiğimde dişlerimi sıktım “Peki doktor bey.. sanırım bir şeyler yanlış gidiyor yani en azından siz de bunu bana açıkça bunları anlattığınıza göre düşündüğümden.. daha büyük sorun var. Ben ne yapmalıyım? Yani.. bilemiyorum, Yaren her zaman çok güçlü biriymiş gibi geliyordu. Derdim olduğunda dinler, beni bir abla gibi yönlendirirdi hatta.. yaptığım tüm hataları görmezden geldi ve..” yanımda kaldı. Sonunu tamamlayamadığım cümle kafamda tamamlandığında dondum. Gerçekten yanımda kalmayı mı tercih etmişti? Ya başka bir planı varsa? Birden mırıldandım “Peki siz nasıl fark ettiniz Yarendeki değişikliği? İki seneye yakın olmadı mı görüşmediğiniz süre?” ufak bir onay mırıltısının ardından devam etti doktor “Asla bariz bir problem olarak gözlenmedi belirtiler, mide bulantısı, mide ağrısı, kişilere karşı dokunsal hassasiyet ya da kafasını dağıtmak için bir işe ya da olaya aşırı takıntılı olma hali vardı. Çok farklı semptomlar görebiliyorduk Yaren’de. Benim yanıma geldiğinde de ne Kaan’a ne de bana yakın olmak istememişti, sürekli savunma halinde ve elleriyle oynama dürtüsü artmıştı. Önceki seanslarımda aldığım notlar aklımda kaldığından fark etmiştim.” düşüncelere daldım, bana karşı yaptığı farklı bir hali var mıydı diye düşündüm. Ne kadar düşünsem de bulamadım. Derin bir iç çekip alnımı direksiyona yasladım. Eczaneden almam gereken mide ilacına bakacak olursak cidden bir şeyler dönüyor olabilirdi. Sızlanıp saçımı yolarken karşı taraftan konuştu doktor “Size her gün onu izleyin diyemiyorum ama hazırlıklı olmakta fayda var. Çalışmanıza ara verip bir süre onunla evde kalabilir misiniz? Tüm gün evde tek başına kalırsa ne olacağını ancak Allah bilir. Ve işin aslı size Kaan’dan daha çok güveniyorum.” son cümleyip duyduğumda garip hissettim “Yaren’in bu kadar severek birinden bahsetmesi, sizinle bu kadar yakın olmayı istemesi bile bizim için bir avantaj. Sizin fiziksel temasınızdan kaçma gibi bir hali var mı?” Hızla olumsuz cevap verdiğimde rahat bir nefes aldı “Tedavinin ilk aşamalarında uzun zaman boyunca kimseyle tokalaşmayı bile kabullenmemişti. Eşi olarak gerçekten sizin yanınızda rahat hissediyor olmalı. Sizin ailenize karşı tutumu nasıl?”
“Ailemdeki herkes Yaren’e yakın. Hatta benden daha yakınlar. Annem ve babam öz kızları gibi üzerine titriyor. Kardeşlerim de Yaren’e çok düşkün ve fiziksel temaslarından kaçınmıyor. Düşündüm de doğru diyorsunuz.. sadece ben, ailem ve Kaan beye karşı fiziksel izni var..” iş yerine geldiği zaman kimseyle temas haline geçmemek için elinden geldiğince tenha noktalarda durup bir yere bile dokunmamaya çalışmıştı. Benzer şekilde tatilimizde de olmuştu. Farkındalık beni şaşırttığında doktorun da şaşkın sesini duydum “Yaren ailenizin dokunmasına karşı değil mi? İnanamıyorum.. çok şükür..” şükredilmesi gereken bir şey miydi emin olmasam da ilk kez ailemin aşırı sevecen olmasına memnun olmuştum “Sizden ricam, bu şekilde ayda bir konuşabilir miyiz? Duruma göre sizden Yaren ile beraber beni ziyaret etmenizi isteyebilirim. Fakat Yaren bu durumu fark edebiliyor. Olabildiğince doğal bir ortam oluşturmalıyız. Bu sefer onu zorla getirebildim ama sonrakilerde nasıl olur bilemiyorum.”arabadan inip kapıyı kilitledim “Merak etmeyin, o iş bende..” birbirimize bir daha ne zaman görüşebileceğimiz hakkında bilgi verip kapattık, telefon ekranından yansıyan yüzüme baktım birden öğrendiğim bu bilgileri nasıl toparlamalıyım.. kafamı iki yana salladım, Yaren’e yardım etmek istiyorsam fazla düşünmeme gerek yoktu. İstemesem de Kaan ile konuşmalara devam edip Yaren ile görüşmesini sağlamalıydım. Güvenlik şirketini ararken eczaneye girdim.
“Neden birdenbire mide ilacı istedin?” sonunda eve girdim, ceketimi alan Yaren’e endişeyle sorduğumda gülümsedi “Sanırım midem bozuldu, nedensizce hazımsızlık hissediyorum. Bir şey yok yani.” İlaçları da elimden alıp ceketimi askılığa astı. Kravatımı gevşetip ona elimi uzattığımda irkilip kendisini geri çekti. Havada kalan elime ikimiz de şaşkınca baktığımızda birden elini uzatıp elimi tuttu, soğuk avuç içlerini hissettiğimde tedirginlikle gülümsedi “Ellerini yıkaman gerekmez mi? Hadi gel bir şeyler hazırlayayım sana..” elimi sıkıp bıraktı arkasına bakmadan mutfağa döndü. İş yapan yüzüne baktım sonra da elime baktım. Yumruğumu sıkıp açtım artık ben de bir şeyler olduğuna ikna olmuştum. Ellerimi yıkadım daha rahat olan pijamalarımla takımımı değişip salona geçtim. Benim için hızlıca hazırlanmış yemeğe ve salonda koltukta oturan Yaren’e baktım. Saçlarını havadan sıkıca toplamış laptoba gömülmüştü, ağzında marketten aldığım meyveli yoğurt kutusu emiyordu. Kaşlarımı kaldırıp gülümsediğimde bana bakıp güldü “Bunları çok seviyorum, teşekkür ederim keyifle yiyeceğim.” Elindeki şerit halindeki pakette bulunan meyveli yoğurdu sallayarak gösterdi. Memnun bir şekilde kafamı salladım onu görebileceğim şekilde masaya oturdum “O zaman her gün sana bunlardan alayım, sevdiğin yiyecekleri senden duymak nadir oluyor.. ee ne yaptın bugün?”
Dikkatlice sorduğumda omuzlarını salladı “Alper hocayı görmeyeli çok olmuştu açıkçası, biraz özlemişim. Bir de çocuğu gördüm. Hani sana bahsetmiştim ya işitme engelli olan çocuk hatırlıyor musun?” Kafamı salladığımda kucağındaki laptobu kenara koyup koltukta dik oturup konuşmaya devam etti “Çocuk aslında doğduğundan beri duymama problemine sahipmiş ama ailenin gücü ne bir cihaz almaya ne de çocuğa eğitim vermeye yetmiş. Buna rağmen bir şekilde konuşmayı ona öğretmişler. Cihaz kullanamayacak kadar kötü değil işitmesi ama bu halde konuşabilmesi bile bir mucize.” Hevesle konuşurken gözlerine baktım. Heyecanı gözlerinden belli olan Yaren’e hafifçe gülümsedim “O zaman iyi ki yardım teklifini kabul etmişsin? Bir ara ben de geleyim, belki de aileye maddi olarak bir destek sağlayabiliriz.” Kendi kendime konuşurken ayaklandı “Gerçekten mi?” Şaşkınca sorduğunda elimdeki tabakları lavaboya bırakıyordum. Kafamı salladığımda bana doğru koşup yüzünü sırtıma sürtüp sarıldı. Sıkı sarılmasına karşılık kolları arasında dönüp ona sarıldığımda sırıtıp duruyordu. O çocuğa yardım edeceğimi söyledim diye bu kadar mutlu olacağını bilseydim en başından bu teklifi yapardım.
Gecenin devamında beraber uyuduk, yatakta huzurla uyuyan Yaren’in yanağına öpücük bırakıp evden çıktım. İş yerine geçtiğimde Can ile karşılaştık “Günaydın dostum, bugün için yapacağımız toplantıların listesini sana attım. Öğlene kadar dışarıda saha işim olacak haberin olsun.” üç ince klasörü bana uzatırken kolundaki saate baktı, verdiği klasörleri gözden geçirirken bir şey hatırlamış gibi duraksadı “Güvenlik şirketinden de bilgi geldi, 7/24 birinin izlemesini istemişsin sanırım. Bu konuyla ilgili bir sözleşme imzalanması gerektiğini söylemişler. İstersen gün içerisinde arayıp sözleşme için birini talep edebilirsin.” Kafamı usulca sallarken teşekkür ettim “Sen daha geç kalma hızlıca gidip gel.” Sırtını sıvazlayıp ittirdiğimde hala bir şeyler tembih ediyordu. Daha fazla dinlemeye dayanamayıp merdivenlere yöneldim. Yolda karşılaştığım çalışanlarla selamlaşıp nasıl olduklarını iki üç cümleyle konuşup sordum. Yazılım ekibi test için bana programı attıklarını söylediklerinde kontrol edeceğimi söyleyip teşekkür ettim. Sonunda ofisime vardığımda ikinci çalışma masama ilerledim. Bilgisayarı uyku modundan çıkarıp karşısına oturdum, tableti de karşımda açtım. Hala yatakta huzurla uyuyan Yaren’i görünce gülümsedim “Çok sevimli uyuyor, bugün işe gelmek zorunda mıydım..” sızlanıp ekrana geri döndüm “İşimi ne kadar erken bitirirsem o kadar hızlı çıkarım buradan..”
Öğle vaktine doğru, kontrol ettiğim programlarla ilgili ekiplere geri bildirim verirken odamın kapısı açıldı. Kafamı çevirdiğimde kapıda duran babamı ve Yağız’ı gördüm. Gözlüğümü çıkardım, Yaren’i izlediğim tableti kapatırken kaşlarım havalandı “Hayırdır neden geldiniz?” Babam da benzer şekilde bakıp koltuklara doğru ilerledi “Senden izin mi almam lazım şirketime gelmek için? Yağız bugün seninle buluşacağını söylediği için ben de geldim.” Yağız arkasından el sallayıp özür dileyen bir yüzle bana baktığında iç çektim “Öyle demek istemediğimi biliyorsun baba, içecek bir şey ister misin?” Duvara yakın olan masaya ilerlerken babam Yağız’a döndü “Oğlum, bir süre dışarıda bekle. Abinle konuşmam gerekiyor.” Yağız önce bana sonra babama baktı, başını sallayıp dışarı çıktı. Babamın karşısındaki koltuğa oturduğumda babam beni bir süre baştan aşağı süzdü “Tatil sana yaramış gibi.. Mehmetten tatsız şeyler duydum. Halledebildin mi?” Omuzlarım irkildiğinde belli etmemek için kastım. Koltukta dik otururken kafamı salladım “Zaten, ailesi tarafından önceki olayları yüzünden reddedilmiş biri sen de biliyorsun baba. Büyük ihtimalle para koparabileceği birini arıyordu.. Can sağ olsun sorunsuzca hallettik.” Üstü kapalı açıklamama karşılık yavaşça başını salladı, kısa bir sessizlikten sonra bana baktı “Yaren’i bize getirmiyorsun bayadır. Annen gelinini özlediğini söyleyip duruyor. Yaren ile bize gelin, bir de gelecek hafta salı günü bir yardım toplantısı olacak. Ona muhakkak katılmalısın. Ben de geleceğim, seni birkaç milletvekiliyle tanıştıracağım. Yaren’i de yanında getirmeyi unutma, annen ve Asu’yla beraber dururlar.” ceketinin iç cebinden ufak bir zarf çıkarıp önüme bıraktı. Zarfı açtığımda davetli listesini gördüm “Önemli birçok insan olacak. Ona göre gelin, anlaşıldı mı?” Kafamı usulca salladığımda memnun bir şekilde nefes verdi “Anneni de ara.. hayırsız it seni. Annen sen ve Yaren için ne kadar endişeleniyor biliyor musun?”
Gülümserken kafamı salladım “Tamam baba, aslında bu davetin olması işime geldi.. teşekkürler.” zarfı sallayıp ayaklandığımda babam bana baktı. Kapıya ilerlerken sordu “Yaptıklarından pişman oldun mu?” Elim kapının kolunda havada kaldı. Yüzümü buruşturdum, yaptığım şeyler aklıma gelince Yaren’in yüzü de aklıma düştü “Hem de çok.. aklımın başıma gelmesi için bana kızdığın için de teşekkür ederim, biraz daha gecikseydim telafisi olmayan şeyler yaşanabilirdi…” ağzımın içinde gevelerken kapıyı açıp Yağız’ı içeri aldım. Beraber oturduk sohbet ettik, Yağız’ı yaptıkları için tebrik ettik “Baba ben yokken Yağız artık ne yaptıysa güzel bir reklam olmuş bizim için. Baksana deli gibi yeni teklifler alıyoruz.” Masanın üzerinde duran belgeleri gösterip Yağız’ın omzuna vurdum “Aslanım, ne yaptın söyle bilelim. Bunca çabaya rağmen ben bu kadar iyi reklam yapamadım.” Sırıtırken utanan yüzünü sıvazladı Yağız. Babam da gülüp bacağına vurdu, derin bir nefes verip kızarmış yüzle bize baktı “Sadece abimin dediklerini yaptım.. bir şey yaptığım yok.” gevelediği sözlere gülerken babam ayaklandı “Artık gidelim biz, yine söylüyorum annen sizi merak ediyor. Gelin muhakkak.” parmağını bana uzattığında kafamı salladım “Bir aksilik çıkmazsa bu haftasonu geliriz baba, yine size haber veririm.” Yağız da heyecanla gelmemizi söylediğinde gülümseyip arabaya kadar eşlik ettim onlara. Misafirlerimi yolculadıktan sonra artık çok işim olmadığından eve erkenden geçmeye karar verdim. Kapıda beni karşılayan Yaren’in yanağını öpüp beline sarıldım.
Benimle beraber sürüklenirken gülümseyen dudaklarına da öpücük kondurdum “Bu hafta sonu müsait misin? Bugün babam geldi, annem onu ziyaret etmediğimiz için sızlanıyormuş. Hem onları ziyaret edelim hem de bir alışveris yapalım.” Ellerimi yıkarken yanımda duran Yaren’e sorduğumda meraklı gözlerle bana baktı. Ceketimin cebinden çıkardığım zarfı ona uzattım sırıttım “Güzel bir yere davet edildik. Öncesinde bu davete yakışır bir harcama yapsak fena olmaz?” Çenesini severken mırıldandığımda davetli listesine göz atan Yaren hevesle listeyi bana çevirdi “Bak, Alper hoca da davetli sanırım! Tamam, cumartesi günü gidelim mi? Bence cumartesi günü halledebiliriz.. Alper hocaya sorsam mı acaba? Eğer o da gelecekse gönüllü projesi için bağış arıyor olmalı..” kendi kendine mırıldanışını dinlerken davet listesine bir kez daha göz attım, Alper isminin altında yazan isim gözüme çarptı. Alev’in bu davete gelmesi imkansız olsa da adı soyadı yazılı olduğunu görünce gerildim. Tüm ailemle gittiğim bir yerde benimle uğraşmayacağından emin olsam da gerilmiştim. Yaren odasından telefonunu alıp koltukta yanıma oturduğunda Alper beyle olan mesajlaşmasını gösteriyordu. Kafam hala o isimde takılı kalsa da yanımda duran Yaren ile ilgilenmeye çalıştım önemli değil, Yaren’in bir şey duymayacağından eminim.. sadece onları baş başa bırakmamam lazım.. Yaren’in saçlarını öperken kendi kendime söz verdim.
Saat 11’i gösterirken beni evden çıkarmaya çalışan Yaren’e bakıp gülümsedim “Bu ne telaş, zaten gideceğimiz yerler 10’da açılıyor neden erkenden çıkıyoruz ki?” Yaren ayakkabısının bağcıklarını bağlarken bana bakıp surat yaptı “Eğer erkenden işimiz biterse annemlere o kadar erken gideriz. Asular da gelecekmiş. Hep beraber yemek yemeyeli uzun zaman oldu, onları çok bekletmek istemiyorum.” Ayakkabılarını bağlamayı bitirdikten sonra alışkanlıkla ön kısmını yere hafifçe vurup bana baktı. Kol çantasını iyice boynuna çekerken gülümsedi “Gidelim mi?” Bana uzanan ele baktım. Gülmeden edemedim, bana uzanan küçük eli sıkıca tutarken kafamı iki yana sallıyordum. Günlerdir Yaren cumartesi gününün gelmesini hevesle bekliyordu. Alışveriş fikrini duyar duymaz uzun zamandır hiç alışveriş merkezine gitmediğini, öncelikle buralara bakmak istediğini söyleyince onu kıramadım. Gideceğimiz birkaç yere yakın olma durumumuza göre karar vermiştik. Doğal olarak Yaren ne kadar erken çıkarsak o kadar erken işimizin biteceğini söylemesi boşuna değildi. Arabaya bindik, ilk rotamız olan evimize yakın alışveriş merkezine arabayı sürdüm. Bütün mağazaları gezdik, her mağazanın altını üstüne getirdik fakat Yaren’e yakıştığını düşündüğüm bir elbise bulamamıştık. Ben onun elbiselerine karar veremezken onun da benim takımlarıma karar verememesi ilk yerden bir şey alamadan çıkmamıza sebep olmuştu. Yaren ne kadar umutsuz hissetse de elini sıkıca tuttum yanağını öptüm “Daha yeni başlıyoruz. Muhakkak bir şey bulacağız, sıkma canını.” Yaren sözlerimle hafifçe başını salladı, yeniden arabaya atladı. Bu sefer rotamız Avrupa yakası olmuştu.
Kadıköy tarafındaki alış veriş merkezlerinden birine girdik ve günün ilk galibiyetini elde edebilmiştik. Benim için girdiğimiz bir mağazada Yaren’in benim için seçtiği bir takım ikimizin de hoşuna gitmişti. VIP odada deneme kabininden çıkıp Yaren’in karşısında durduğumda Yaren’in gözlerindeki parıltıyı görmüştüm; dar kesim siyaha yakın lacivert takımın yaka kısmı keskin bir şekilde üzerime dökülüyordu. Kreme yakın beyaz ipek gömlek göğüs hizama doğru kesilmiş olan ceketin iç astarıyla uyumluydu, ne çok dar ne de çok boldu. Ceketin kollarında bulunan düğmelerde benzer renkteki mücevherle tamamlanmış, krem rengi mendil gömleğimle uyumlu bir tondaydı. Ceketimle aynı renk olan kumaş pantolon bileklerime doğru düz bir kesimle bacaklarımı sarıyordu. Aynada kendime bakarken dalgalı kahve saçlarımı geriye yatırıp yüzüme bakarken Yaren’in bana bakıp iç geçirdiğini gördüm. Şaşkınca aynadan ona baktığımı gördüğünde telaşla yüz ifadesini toparlayıp gözlerini kaçırdı. Muzip bir gülümsemeyle karşısına geçtim, ellerinden birini tutup ceketimin içerisindeki blazer’a doğrulttum “Öyle iştahlı bakıyorsun ki şu an beni soyup yiyebilecek gibisin? Sanırım o etkinlikten sonra geceyi bu takımla geçirmeliyim ne dersin?” kıkırdarken sözlerimi duyan Yaren’in yüzünü mora yakın kızarıp tükürğünde boğulur gibi öksürdü. Onun bu haline gülüp saklamaya çalıştığı yüzünü öperken odada bulunan çalışanlara takımı hazır etmelerini söyledim.
Benim takımım aradan çıkmıştı, sıra Yaren’in elbisesine gelmişti. İkinci avm’nin de altını üstünü getirsekte bir şey bulamamıştık. Bir türlü istediğimiz şeyi bulamamak Yaren’in cesaretini tamamen kırmıştı. Onun üzgün yüzünü görmeye dayanamadım, son mağazada elbiselere bakarken gizlice Asu’yu aradım “Asu senin elbise aldığın özel bir yer var mı?” Gözüm bir yandan elbiselere hüsranla bakan Yaren’in üzerindeydi. Etrafa bakındım, başka bakmadığımız mazağa kaldı mı diye taradım “Neden ne oldu birden?” hoparlörde yankılanan sesle alnımı kaşıdım “Davet için alışverişe çıktık fakat bir türlü Yaren için içimize sinen bir elbise bulamadık.. var mı düzenli alışveriş yapmaya gittiğin bir mağaza?” Asu keyifle güldü “Yaren için ne kadar harcamayı düşünüyorsun? Ona göre önereceğim.” Ukala cevabına sinirlendim, kaşlarım çatıldı “Böyle bir soru olur mu? Ne isterse alacağım. Paranın bir önemi mi var?” Asu’nun kahkahası canımı sıksa da bir şey demedim “Nişantaşı tarafında gitmeyi sevdiğim bir mağaza var. Muhakkak seveceğiniz bir şeyler bulursunuz. Adımı verin Yaren’le özel ilgilensinler. Ha birde hazır elbise alıyorsun takı falan da aldır. Ne yaparsam yapayım Yaren’e bir şeyler aldıramıyorum.” İç çekerken mırıldandı Asu. Zaten aklımda olan bir şeydi o yüzden ona bir şey söylemedim. Tekrar mağazaya girdiğimde üzgün gözlerle bana baktı Yaren. Saçını sevip yanağını okşadım “Asu bana bir mağaza ismi verdi, oraya gidelim mi?” Yanağını öpüp sorduğumda usluca başını salladı. Onun bu masum hallerine gülümsemekten kendimi alamadım “Tamam ama önce yemek yemeliyiz. Saat 2’yi çoktan geçiyor. Ne yesek..” ellerimiz birbirine kenetli mağazadan çıktığımızda Yaren elimi hafifçe sıktı yüzüne baktığımda hevesle mırıldandı “Hamburger yesek olur mu?” gözlerimi kırpıştırdım, kafamı olumlu bir şekilde salladığımda yüzündeki gülümseme büyüdü “O zaman buna gidelim.” Eliyle karşımızdaki reklam panosunda gördüğümüz bir restoran zincirini gösterdiğinde şaşırdım. Onu güzel bir mekana götürmek istesem de tercihi bu yönde olması şaşırtmıştı “Olur ama.. daha iyi yerler biliyorum. İstersen oraya gidelim?” Nabzını yokladığımda kafasını olumsuz salladı “Eskiden de buraya giderdim. Senin önerdiğin yerler çok güzel ama şu an o yerlere gireceğim kadar iyi değilim..” üzerindeki salaş tshirt ve kot pantolonunu işaret ettiğinde kaşlarım çatıldı. Benim sinirlendiğimi fark edince özür diler gibi gülümseyip elimi çekiştirdi “Hemen gidelim çok acıktım..” belki de burada yemek için bir bahanesiydi diyerek düşündüm, Yaren’in kendisini küçümsemesini kabullenemedim.
Ben iki büyük menü sipariş ederken Yaren orta boy bir menü istedi, karşılıklı olarak tepsilerimizi koyduğumuzda benim önümdeki yemek dağı karşısında kıkırdadı Yaren “Her zaman iştahın açık Eymen. Ben önümdekini bile bitirebileceğimden şüpheliyim.” Patatesinin yanına ketçap ve mayonezi sıkarken konuştu. Yüzüm düşerken birkaç patatesi aynı anda ağzıma attım “Hayır ben çok yemiyorum, sen çok az yiyorsun. Bununla nasıl doyacaksın? Hem bitiremez misin? Gerçekten mi?” Şaşkınca sorduğumda gülümsedi “Küçüklüğümden beri çok iştahlı bir çocuk olmadım. Annem ve babam yemek yemediğim için üzülürdü, sevdiğim yemekleri alıp iştahımın açılması için çabalarlardı..” üzgün tonda konuşmaya devam ederken geçmiş zamanı içten kullanmıştı. Olayları başkalarından duymuş olsam da bilmezden gelmem lazımdı. Boğazımı temizler gibi ses çıkardım Yaren’in dudağındaki ketçabı parmağımla alıp yaladım “Eh haksızlar diyemem. Ben bile seni bol bol yemek yerken görmek istiyorum. İlk kez ağzına yüzüne bir şeyler bulaştırarak yemek yediğine şahit oluyorum. Her zaman sakin ve düzenli yemek yiyorsun. Bazen çok şaşırıyorum böyle yemek yemek mümkün mü diye.” Gülümseyip ilk hamburgerimi bitirmiştim. Elindeli hamburgeri sıkan Yaren bana bakıp hüzünle gülümsedi, bir şey demeden yemeğimize devam ederken ikinci hamburgerimi de bitirdiğimde gerçekten Yaren daha bir hamburgerini bitirememişti. Kaşım kalktı ona baktım “Cidden.. yiyemiyor musun?” Yarısı kalan hamburgere bakıp bana mahcup gözlerle baktı Yaren “Midem bulandı.. patatesler beni doyurdu sanırım..” önünde az kalan patateslere bakarken mırıldandığında elini tuttum. Kendime doğru çekerken hamburgerinden büyük bir ısırık aldım. Şaşkınca bana bakan Yaren’e gülümsedim, ağzımdaki lokmayı bitirdiğimde kalan hamburgeri işaret ettim “Bunu bitir ama. Bitirdiğinde kalkıp gidelim.” tepsimize atılan ıslak mendille ellerimi silerken gülümsedim. Bana bakan Yaren hevesle kalan parçayı bitirdiğinde güldüm, yüzüne yine sos bulaşan Yaren’in dudaklarını temiz bir ıslak mendille sildim “İşte böyle.. aferin kızıma. Hep böyle iştahla yediğini görmek bana yeter.” Gülümsemem bulaşıcı oldu, Yaren de gülümsedi yüzünü uzattı. Temizlememi sevmiş gibiydi, bilmiş bir yüzle ona baktım. Ellerini bile ben silmiştim. Keyfim yerine geldiğinde elinden tutup kaldırdım “Şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz.” Beraber yemek katından çıktık, otoparka gittik. Asu’nun attığı konuma uygulamayı hazırlayıp girdiğimde yeniden alışveriş maceramıza başlamıştık.
Attığı konuma varmamış 45 dakikayı bulmuştu. Yaren ile ufak tefek konuşma yaptığımız yolculuğun sonuna geldiğimizde ne tür yemekler sevdiğini, aslında eskiden çok sık alışveriş merkezlerine gittiğini yemekten sonra muhakkak bir tatlı yediğini öğrenmiştim. Bunu yemek yerken öğrenmiş olsaydım zorla tatlı yedirirdim dediğimde güldü “Çok fazla yedim şu anda. Normalde daha az yiyorum sonrasında tatlı yiyorum. Sence nasıl hepsini dolu dolu yiyeyim Eymen?” Gülüp söylenirken omuzlarımı silktim “Neden olmasın? Asu her zaman tatlı için ayrı bir mideniz olduğunu iddia ediyor, muhakkak senin için de böyledir.” Sözlerimle kahkaha attı, gözlerinin kenarını sildi “Ahahahahah! Sence bu nasıl mümkün olsun.. Allahım.. karnım ağrıdı.. böyle ciddi bir yüzle söylersen cidden ikinci bir midem olduğuna inanacağım.” Hâlâ gülerken sırıttım, mağazanın önünde durdum “Sen in bakalım. Otopark gördüm şurada oraya park edip geleceğim.” Mağaza önünde durduğumda kemerini tuttu, mağazaya baktı. Bana baktı, mırıldandı “Seninle beraber.. girsek olmaz mı?” kafam karışmış halde ona baktım “Hemen geleceğim zaten sen önden git…” elimi tuttuğunda sesim kısıldı. Tek başına girmek istemediği her halinden belliydi. Onun bu haline bir şey diyemedim, usulca kafamı salladım arabayı yeniden kaldırdım. Eli hala elimin üzerinde, dışarıdaki mağazalara bakıyordu. Gözüm bir ona bir yola bakarken elime tutunan eli sıkıca tuttum “Annemlere tatlı olarak ne alsak? Senin tatlılarını daha çok seviyorlar ama bugün yapma şansın olmadı.” garip bir şekilde konuyu değiştirmem gerektiğini hissettim. Sorduğumda gözleri bana döndü, elimi parmak uçlarıyla okşadı “Babamın şekeri var o yüzden şerbetli şeyler alamayız.. hmm… annemle babam için sütlü tatlı alalım, kalanımız içinse şerbetli alalım. Sorun olmaz değil mi?” Bana baktığında elini sıkıca tuttum “Neden sorun olsun ki? Tamam, öyle yapalım.” Arabayı otoparka bırakıp çıktığımızda elimi uzatıp elini tuttum.
Beraber yürürken gergin duruyordu, ne olduğunu anlamasam da sormadım mağazaya girdik. Bizi karşılayan görevliye Asu’nun adını verdiğimizde bizi bir odaya yönlendirdiler. VIP odada Yaren’in oturmasını isteyip yanağını sevdim, kapı açıldı bir kadın iş gülümsemesiyle bize baktı “Mağazamıza hoş geldiniz, Asu hanım biraz önce arayıp Yaren hanımın geleceğini bize bildirmişti. Asu hanım birkaç parçayı size özellikle göstermemi istediği için ufak bir şeyler hazırladık.” Kadının arkasından iki sıra elbiseyle çalışanlar girdi. Ben de Yaren de elbiselere bakarken cidden şimdiye kadar baktıklarımız arasında en iyilerinin bunlar olduğunu anlamıştık. Kadın gülümseyerek Yaren’e döndü “Eğer sorun olmazsa beden ölçülerinizi almam gerekiyor. Şuradaki podyum üzerine çıkabilir misiniz?” Koltuğun karşısındaki boy aynası üzerindeki hafif yükseltiyi işaret etti kadın. Yaren kendisinden isteneni hızlıca yapmak adına ayaklandı, ayakkabılarını çıkarıp yükseltiye çıktı. Kadının kendisini yönlendirmeyle kollarını açtı, belirli pozisyonlarda durdu. Vücut ölçüleri alındıktan sonra rahatsız bir halde ayakta duran Yaren’e yaklaşmak istediğimde kadın yeniden araya girdi. Yanındaki çalışanlar arkasından bir elbise çıkarıp Yaren’i soyunma kabinine geçirdi “Birkaç parça elbiseyi deneyelim, gerekirse tadilat işlemi yapmamız gerekecek. Lütfen sizinle beraber içeri giren çalışanlarla işbirliği yapın.” Yaren birden çevresinde duran iki çalışandan dolayı geri adım atıp podyumun köşesine kadar gitti. Sırtından destekleyip düşmesini engellediğimde gözlerindeki korkuyu gördüm. Odada bulunan herkes Yaren’e baktığında omzularının kaskatı kesildiğini fark ettim. Ona baktım, kulağına fısıldadım “Rahatsız hissediyorsan hepsini çıkarayım..” belini severken sorduğumda düzensiz nefes alışı yavaşladı, göz kenarı kızarsa da ağlamadı. Kararsız bir şekilde kafasını olumsuz şekilde salladığında hafif sallanarak ayakları üzerinde durdu, kendisini yönlendirenlere doğru ilerledi. Endişeyle onu izlerken az önceki kadın bana döndü “Eşiniz biraz hassas sanırım, kusura bakmayın fakat tadilat yapılacak yerleri anlayabilmemiz için kendimiz giydirmeliyiz. Beklerken size diğer parçaları göstermemi ister misiniz?”
Kadına garip bir şekilde baktım, gerek olmadığını söyledim. Koltukta oturdum, girdiği odadan çıkmasını bekledim, az önceki verdiği tepkiyi düşündüğümde rahatsız hissettim. Ayağa tekrar kalktığımda odaya doğru ilerledim kapıyı tıkladım. Kısa süren sessizliğin sonunda çalışan kişinin sesini duydum “Yaren hanım giyinme aşamasında ne is-“ kapının kolunu indirip açtığımda sırtk kapıya dönük haldeki Yaren’e baktım. Benim takımımla aynı tonlara sahip elbiseyi elleri arasında tutmuş bakıyordu. Çalışanlar ondan biraz uzakta ikna etmeye çalışırcasına konuşuyor gibiydi. Herkes bana döndüğünde Yaren çevresindeki insanların dönmesiyle bana döndü. Gözleri yaşarmış halde bana baktığında kapıyı sonuna kadar açtım “Hepiniz dışarı çıkın.” Yaren’e bakarken konuştuğumda omuzlarının gevşediğini fark ettim “Efendim ama-“ benimle konuşmaya çalışan kadına döndüm, kaşlarımı kaldırdım “Eşim rahatsız oluyor bunun bile farkına varamıyor musunuz? Çıkın şu odadan.” Sertçe bağırdığımda çalışanlar şaşırıp odadan telaşla çıktılar. Kapıyı kapatıp Yaren’e yaklaştım. Titreyen vücuduna sarıldığımda garip bir huzursuzluk göğsümü sardı, ona sıkıca sarılmamın karşılığı olarak yüzünü omzuma gömdü. Boğuk bir sesle mırıldandı “Özür dilerim.. ben.. birden..” saçlarını sevip omuzlarını sıvazladım “Rahatsız eden bir şey olursa bana söylemeni istemiştim. Sorun yok, herkesin rahatsız olduğu şeyler olabilir. Bir şey yok..” rahatlaması için aklıma gelen rastgele şeyleri söylerken omzumun ıslandığını fark ettim. Gözlerim büyürken Yaren’in yüzünü görebilmek için biraz boşluk bıraktım aramızda, sessizce ağlayan yüzü beni daha kötü hissettirdi. Ne oldu da birden ağlamaya başlamıştı anlamamıştım ama ne yapmam gerektiğini bilememek beni daha perişan hissettirdi.
Elindeki elbiseyi alıp kenara koydum, yakınımzda duran sandalyeye oturup kucağıma oturmasını sağladım. Biraz olsun sakinleştiğinde masada duran peçeteye uzandım, saçlarını nazikçe toparlayıp yüzüne baktım. Bir boşluğa bakar gibi dümdüz bakıyor, yaşlar gözlerinden usulca akıyordu. Burnunu hafifçe silip gözlerini parmaklarımla okşadım “İstersen eve geçelim, annemlere ben haber veririm illa onlara gitmemize gerek yok.” Usulca fısıldadığımda kafasını yavaşça olumsuz şekilde salladı küçük bir nefes alırken kesik kesik aldı “Ben iyiyim.. bir anda sadece kötü hissettim o kadar.” Gözlerindeki yaşı sildi, göğsümden kafasını kaldırdı. Kolunu sıvazlarken bana baktı “Senin başına da dert oldum özür dilerim.” hüzünlü gözlerle bana baktığında gülümseyip yanağını sıktım “Beni öpersen affederim, olur biter. Gel bakalım, daha elbisene karar vermedik.”
Ayağa kalkmasını beklerken yerde duran elbiseye baktı Yaren, onun bakışlarını takip ettiğimde yerde duran siyaha yakın lacivert elbiseye baktım. Kucağımdan kalktığında o elbiseye ilerledi, yerden alıp kaldırdı. Elbise omuzlarından katlanarak göğsüne doğru inen dekoltesi ve sırtını düz alan bir yapıdaydı. Hafif parlak elbisenin taşları elbiseyle uyumlu olduğundan hiç fazlalıkmış gibi durmuyordu. Elbiseye bakarken yanağını okşadım “Bunu denemek ister misin? Benim takımımla aynı renk bence güzel bir çift oluruz.” kızarmış gözleri bana döndü tekrar elbiseye baktı. Kafasını yavaşça salladığında kapı çalındı. Kapının ardında kalan çalışanlardan birinin sesi duyuldu “Efendim, iyi misiniz? İçeride uzun zaman kaldınız hanım efendi iyi mi?” Kaşlarım hafifçe çatılırken Yaren kolumu tuttu. Ona baktığımda bana hala korkmuş gözlerle baktığını gördüm “Seninle odada durmamı ister misin?” Elini okşarken sorduğumda hemen onaylamıştı. Kabul etmesini hiç beklemesem de kabul etmesi hoşuma gitmişti “İçeri girebilirsiniz..” kapı açıldığında Yaren kapıya doğrı baktı, kolumu tutan parmakları gerildiğinde elini koluma bastırdım “Eşimin yanında duracağım, giyinmesine yardımcı olun lütfen.” Çalışanlara söylediğimde birbirlerine bakıp bir şey demediler. Sandalyeye tekrar oturduğumda Yaren’in üzerini çıkartmalarını izledim. Kendisine dokunan her elle irkilen Yaren bir an tekrar ağlayacakmış gibi dursa da sessizce olanı kabul edip sonunda elbiseyi giyinmişti. Elbise üzerinde biraz bol olunca sırtından iğnelerle tutturuldu, eteği düzeltilip saçları ufakça omuzlarından salındı. Bana doğru döndüğünde gözlerime inanamadım. Bir prenses gibi duruyordu, gece rengi elbise teninin rengini daha açık hale getirmişti. Omzuları hizasında duran kollar iyice oturduğunda göğüs dekoltesi daha net görünüyordu. Sırtı saçlarıyla örtülmüştü, sırtını takip eden korse belinin kıvrımını daha keskin bir şekilde ortaya çıkarıyordu. Yan döndüğünde sağ bacağındaki yırtmacı fark ettim. Baldır seviyesinde kendinş belli eden açıklık ince bacağını gözler önüne sermişti. Elbisenin bu kadar güzel olabileceğini düşünmemiştim. Şaşkınca ona bakarken çalışanlar birden iltifat yağmuruna tuttu.
“İnanılmaz.. mankenin üzerindeki duruşundan çok daha duru taşıyor..”
“Boyu biraz kısa ama acaba manken olabilir mi? Saçları belli ki yapılmamış ama buna rağmen dalgaları çok doğal ve hacimli. Yüzünde hiç makyaj yok fark ettin mi?”
“Böyle bir fiziğim olması için ne yapabilirim ki? Genetiğin önemi mi demeliyiz..”
İnsanların şimdiden fısıldamaları tek benim gözümde muazzam durmadığını anlamamı sağlamıştı. Bizimle ilgilenen kadın bile şaşkınca Yaren’in üzerine bakarken sordu “Yaren hanım eğer siz de isterseniz bizim ürünlerimiz için reklam çekimi yapar mısınız? Cidden.. bu ürün bize yaklaşık 2 hafta önce geldi fakat sizin kadar güzel taşıyan birine denk gelmedim.” Kendisine aynadan bakan Yaren iltifata karşılık özür geveledi ve bizi şoka sokacak bir cümleyle olduğumuz yerde kalmamızı sağladı “Üzerimde çok güzel durmadı. Bence elbise giymemeliyim..” herkes şaşkınca ona bakarken biri dayanamayıp konuştu “Efendim, size elbise yakışmadıysa elbise giyen birçok kadın kendisini sorgulasa fena olmaz..” herkes kadının sözleriyle gülmeye başlamıştı. Yaren de sözleri anlamış kıkırdamaya başladığında tatlı bir gülümseme verdi “Bana yakıştığını düşünüyorsanız gerçekten güzel bir elbise seçtim demek ki. Eymen, sence nasıl durdu üzerimde?” Bana doğdu döndüğünde güneş gibi parladığını hissettim. Boynuna ve kulaklarına gözüm takıldı. Tek eksik olanın bu boşluklar olduğunu düşünüp kafamı salladım “Çok güzek oldun.. bence bunu alabiliriz. Elbisenin düzeltilmesi ne kadar sürer?” Yanımdaki kadına sorduğumda düzeltilecek yerleri yazan kadın biraz düşündü “Eğer bir aksilik olmazsa pazartesi akşamına kadar yetişir.” Yaren’e üzerini değiştirmesini söylerken ev adresimizi verip ödemeyip yaptım.
Yaren geri döndüğümde hazırdı, bana bakıp sordu “Ne kadardı? Üzerine baksam da etiket göremedim, çok pahalı değil dimi?” Elini ağzına siper edip fısıldadığında eğilip dudaklarına öpücük kondurdum. Ani hareketimle şaşkınca bana bakarken sırıttım “Sana ne? Hadi bakalım şimdi o güzel elbiseyi tamamlayacak bir şeyler daha alalım.” Hâlâ şaşkınca bana bakan Yaren’in elini nazikçe kavradım, parmaklarımızı kenetleyip mazağadan dışarı çıkardım. Cadde boyunca ilerledik, birkaç pırlanta mağazasında gezindik. Bir şekilde yine hoşuma giden bir şey bulamamıştım. Yaren birçok takıyı beğenmişti, beğendiği her şeyi almaya yeltendiğimde büyük bir isyanla almamı engellemesi işlerimi zorlaştırıyordu, bunun yanı sıra elbiseye uyacak parçayı bir türlü görememiş olmak beni üzmüştü. Üçüncü mağazadan çıkarken gizlice ödeme ve teslim bilgilerini paylaşırken Yaren’e yakalandım. Elimdeki kartı aldı, ödemeyi alan adama kötü bir şekilde baktı. Bana dönen kızgın gözlerle bu sefer kurtulamayacağımı fark etmiştim “Sana yeteri kadar şey aldığımızı söyledim. Neden fazlasını almaya çalışıyorsun?” Sinirle sorduğunda huyuna gitmeye çalıştım “Hepsi sana bu kadar yakışmışken neden almayayım? Hadi ama güzelim, bırakta bir şeyler alayım sana..” ben sızlanırken bizimle ilgilenen adam da araya girdi “Abla bence çok takılıyorsun. Kocanın parası var, alıyor. Ne garipsin ilk kez kocası ona bir şeyler alıyor diye sinirlenen bir kadın görüyorum.” Gülerek konuştuğunda Yaren ona yine kötü gözlerle baktı “İstemediğim şeylere neden para vereyim? Hem Eymen, her şey bana yakışamaz. Böyle bir açıklamanın neresi mantıklı Allah aşkına! Yok, tamam bitti. Annemlere gidiyoruz.” Kartımı çantasına atıp mağazadan çıkarken arkasından yetişip koluna girdim. Yanakları hafif şişmiş duruyordu, sevimli haline gülümseyip yanağını öptüm “Kızma ama… bir senedir sana alışveriş yapmamıştık. Biraz abartmış olsam da değdi. Hm? Yareenn..” hafifçe kolunu çekiştirdiğimde bana baktı, hala kaşları çatık olsa da çaresiz biriymişim gibi kafasını sallayıp iç geçirdi “Bundan sonra ben istemeden bir şey alma. Anlaştık mı?”
Sol elinin küçük parmağını uzattı, gülerek serçe parmaklarımızı doladık “Söz veriyorum. Şimdi, gel buraya da bakalım.” Başka bir mağazayı işaret ettiğimde iç çekti “Ama saat 6’yı geçiyor.. annenlere gitmemiz lazım..” ellerimi birleştirip üzgün bir yüzle baktım “Bir.. hayır sadece iki mağazaya daha bakalım. Lütfen.” gözlerime bakan Yaren pes etti, kafasını salladı. Sevinçle onu çekiştirdiğimde girdiğimiz mağaza daha modern temalı bir mağaza olduğunu fark ettim. İçerisi pembenin sevimli havasını fazlasıyla yansıtırken mağaza içerisinde küçük standlar içerisinde yüzükler, kolyeler ya da bileklikler vardı. Kısaca gözlerim etrafı tararken Yaren’in tarafından kısa bir iç çekme sesi duydum. Yan tarafıma baktığımda bir şeye hayranlıkla baktığını gördüm. Önümüzde duran standın içerisindeki yeşil taşlı küçük yüzüğe inanamaz gözlerle bakan Yaren’e baktım “Denemek ister misin?” sevecen bir şekilde sorduğumda bana baktı “Deneyebiliyor muyuz?” Şaşkınca sorduğunda güldüm, yanımıza gelen satış danışmanından yüzüğün en küçük boyutunu istedik. Sağ elinin yüzük parmağına yüzüğü takan Yaren elini ağzıyla örtüp eline uzaktan baktı. Sanki nefesini tutar gibi eline bakmaya devam ederken satış danışmanı gülümsedi “Sanırım çizgi filmleri seviyorsunuz? Bu ürün firmamızın Disney ile anlaşmasıyla üretilen bir parça. Yeşil taşın içerisinde bulunduğu şekil Sindrella’nın balkabağı aracını temsil ediyor. İsterseniz bileklik ya da küpe modellerimiz de mevcut.”
Satıcının konuşmasını ilgiyle dinleyen Yaren heyecanla standa tutundu “Başka şeylerde var mı? Onları da görebilir miyim?” hevesle sorduğunda çocuk gibi heyecanlanmasına gülümsedim. Az önceki sinirinden sonra bu kadar hevesle ürünlere bakmasına sevindim, ürünlere bakarken kasa yönüne ilerledim “Size vereceğim adrese eşimin beğendiği tüm ürünleri kendi bilek ve parmak boyutuna göre göndermenizi isteyeceğim.” Kasadaki satış sorumlusu başta şaşırsa da hızla onayladı. Üç yüzük, iki bileklik ve uçlarıyla beraber yonca şeklinde kolyeyi beğenen Yaren hepsine bakarken birden durdu. Takıları kenara itip bana döndü “Baktım, çıkabiliriz.” Birden ilgisini kaybetmesine şaşırdığımda satış danışmanı da şaşırdı “E-efendim? Almayacak mısınız?” Yaren ona döndüğünde özür diledi “Aslında hepsi o kadar güzel ki hangisini seçeceğimi bilemiyorum. O yüzden hiçbirini almamam daha iyi olur.. ah bir saniye Asu arıyor..” Asu’nun araması beni inanılmaz mutlu etti “Sen yanıtla hemen..” onu uzaklaştırırken bana gözlerini kısıp baktı. Masummuşum gibi ona baktım “Kartım sende ya unuttun mu?” Gülümseyerek söylediğimde bir şey demedi telefonu yanıtlamak için biraz uzaklaştı. Arkasını dönmesiyle kasaya hızla ilerledim “Hepsini paketleyin, ödemeyi buradan yapacağım.” Şirket kartını çıkarıp ödediğimde herkes şaşkınca bana baktı. Bizimle ilgilenen kişiye dudaklarımı parmağımla kapatıp gülümsedim “Eşime söylemeyin olur mu?” Kasada olan çalışanlar başını salladığında Yaren’e geri döndüm. Birden yan tarafında vitrinde sergilenen incili kolye ve küpe gözüme çarptı. Kolyenin inci sırası boyunca aralarında ufak pırlantalar mevcuttu, aynı şekilde tam ortasında yıldız şeklinde bir uç vardı. Küpeleri de damla şeklinde küçük bir inciydi. Yaren o an bana döndüğünde birden beyaz boynunda ne kadar hoş duracağını düşündüm. Büyülenmiş bir halde o tarafa yürüdüm, Yaren’in omuzlarından tutup standa doğru çektim. Ani hareketimle şaşıran Yaren bana bakakalmıştı. Bir standa bir de Yaren’e bakarken arkamdan gelen satış danışmanına döndüm “Bunu da pakete ekleyin.”
Yol boyu ağzını açmayan Yaren ısrarla dışarı bakıyordu. Ona yandan baksam da benden yana bakmayan Yaren’e seslendim “Ah hadi amaa.. neden yüzüme bakmıyorsun? Yüzümü sevdiğini söylemiştin?” hırsla bana döndüğünde gözleri kocaman bana baktı “N-ne zaman böyle bir şey söyledim!” bana sonunda dönen yüzüne bakıp sırıttım “Nee hatırlamıyorum deme sakın? Ah.. kalbimi kırdı bu.. bungalovda son gecemizde kollarımdayken bunu-ah! Neden koluma vuruyorsun?” Yaren bir kez daha koluma vurup kızarmış yüzünü sıvazladı. Sırıtırken elini yakalayıp dudaklarıma bastırdım “Yapma böyle, bana bakmadığında üzgün hissediyorum. Yüzüme bakmazsan beni duymazlıktan geliyormuşsun gibi hissediyorum. Hm? Daha fazla bana işkence çektirme Yaren.. kızma artık bana, tamam senden habersiz yaptım ama hepsini beğenmiştin. Sözümüze uydum ben.” söylenirken elini çekmeye çalıştı, çatık kaşları pek ikna olacak gibi değildi. Yüzük parmağını ısırdığımda acıyla tısladı “Bunu bana sormadan deli gibi alışveriş yapmadan önce düşünecektin. Neden manyak biriymiş gibi harcama yaptın? Sadece bugün ne kadar harcadın biliyor musun çabuk söyle.” Fırçalanırken hiçte mutsuz değildim, ona bakıp keyifle güldüm “Boşversene istersen beni iflasın eşiğine getir, yine de sana dünyaları alırım.” Arsız sözlerimle gözleri genişçe açıldı, ağzı açılıp kapanırken sert bir nefes verdi “Cidden.. iflah olmazsın sen. Bir daha seninle alışverişe çıkarsam ne olayım.” elini bıraktığımda kafasını iki yana sallıyordu. Gülerken eve varmıştık, arabayı bahçeden içeri sokuyordum “Tatlıları arkadan alabilir misin?” sorumla geriye döndü, tatlılara uzanmaya çalıştı. O sırada savunmasız koluna dönüp sertçe ısırdığımda acıyla çığlık attı “Neden ısırıp duruyorsun ya! Canım acıyor.” Kahkaha atarken arabayı evin önünde durdurdum “O kadar lezzetli görünüyorsun ki.. sen kendinin farkında mısın bakayım? Böyle lezzetli görünürken seni nasıl yemeyeyim? Keşke şimdi evde olsaydıkta kı-mmhh?” Ağzım eliyle sıkıca kapandığında kızarmış yüzle bana baktı “Bak.. tek kelime daha edersen.. cidden bu gece kendi odamda yatarım.” Gözlerim sözleriyle genişlerken elini tutup hızla indirdim “Hayır! İstemiyorum.” Göğsümü gösterip isyanıma devam ettim “Senin yatağın burası ne demek başka bir yerde yatarım? Asla olmaz, koynum dışında bir yerde yatmaya çalışırsan başına bela olurum bak.” işaret parmağımı ona salladığımda nefes verdi, parmağımı ittirdi “O zaman uslu dur. Bugün cidden son noktama kadar zorluyorsun beni..” son sözlerini söyleyip arabadan indiğinde arkasından bakakaldım son noktan ne acaba..
Arabadan inip anahtarı çalışan birine teslim ettim, Yaren’in arkasından tasasızca ilerledim. Yolda gördüğü herkese selam veren Yaren’i ilk karşılayan kişiler Yağız ve Mert olmuştu. İkisi de Yaren’e koşup sarıldığında onlara bakıp gitmelerini bekledim. Çocuklara içten bir şekilde sarılıp yanaklarını öptüğünde Yağız’ın yakasından tutup üzerinden çektim “Eşek kadar adam oldun hala şımarıklık yapıyorsun. Ayıp değil mi?” Yağız’ı fırçalarken gülen Yağız’ın yardımına Yaren yetişti. Yağız’ı tutan elimi itti, omzuna kolunu sardı Mert’in de elini tutup bana baktı “Biri abisine biri de dayısına çekmiş. Ne demeye çocukları azarlıyorsun? Ne kadar ayıp.” Sözleriyle ona baktığımda Mert ve Yağız kıkırdayıp Yaren’le beraber salona doğru yürüdü. Arkalarından yüzüm asık odaya girdiğimde annem beni gördü “Ah güzel bebeklerim benim uzun zaman oldu, ne kadar özlemişim sizi.” Yağız ve Mert’in ortasında hapsolmuş Yaren’in yanaklarını sevip öpen annemin hedefi ben olmuştum. Kaçamadan yakalandığımda olaya boyun eğdim. İki yanağıma da sulu bir öpücük aldıktan sonra annemin yanına rahatça oturdum. Mert Yaren’in kucağında Asu ve Yağız bir yanında karşı koltukta oturduklarında annem bana eğildi “Aranız nasıl oldu? Barıştınız mı?” Göz ucuyla anneme bakıp sırıttım. Telefonumu çıkarıp beraber çekildiğimiz fotoğrafları gösterirken konuştum “Yaren’le aramız hiç kötü olmadı ki annecim. Siz neden kendi kendinize evham yapıyorsunuz? Bak.. burası güzeldi, bir ara hep beraber gidelim Alanya’ya olmaz mı?” Annem hevesle fotoğraflara göz atarken Asu araya girmeye çalıştı “Anne ben de bakayım! Ve Allah aşkına size sosyal medyaya bir şeyler yükleyin demedim mi? İkiniz de bu konuda çok gerisiniz. Hadi açın telefonlarınızı bir şeyler paylaşacaksınız.” Konuşmanın liderliği Asu’ya geçtiğinde Yaren rahatsızca gülümsedi “Bir şey paylaşmak zorunda mıyız ki? Benim sosyal medya hesabımda hiçbir şey yok..” Asu hızla Yaren’e döndü “Bu yüzden de birçok kişi senin bekar olup olmadığını soruyor! Kaç kişiye senin evli olduğunu kanıtlamak için düğün fotoğraflarını gösterdim haberin var mı?”
Sözler ilgimi çekince Yaren’in tarafına baktım. Tek kaşımı kaldırdım konuya dahil oldum “Ne demek bekar mı diye soruluyor? Tamam, Yaren gel yanıma. İkimiz de fotoğraf paylaşacağız, bir de sana aldığım yüzüklerin dışında pırlanta alacağız. Onu asla parmağından çıkarmak yok anlaştık mı?” Yaren omzuma vururken annemle Asu aynı anda sordu “Yüzük mü aldınız?!” Hevesle gülerken Yaren yanaklarını elinin tersiyle bastırırken iç geçirdi onun utanmış haline bakıp gülümsedim, yanağını parmağımla iteklerken açıkladım “Bugün tüm gün alışveriş yaptık, davet için yeni takım almam lazımdı hazır çıkmışken Yaren’e de alışveriş yapalım dedik.” Kafasını hızla kaldıran Yaren kederle annemlere baktı “Anne, Asu, Eymen beni hiç dinlemiyor! Kafayı yedirdi bana.. o kadar saçma bir alışveriş adabı var ki sadece baktığım her şeyi almaya çalıştığını düşünüyorum. En son sinirlenip kredi kartını elinden aldım ama bu bile onu durdurmadı farklı bir kartla alışveriş yaptı. Ne yapacağımı bilemedim.. geri iade edebilir miyim aldıklarımızı..” Asu ve annem çaresiz Yaren’e gülerken Yaren’in yanağını sıkıp salladım “Ne demek iade edeceğim? Yok öyle bir şey uslu uslu sana aldıklarımı kullanacaksın. Bunun beni durduracağını sanıyorsan yanılıyorsun.” Yaren’in gözleri büyüdüğünde Asu sırıtıp omuzlarıma tutundu “Kardeşim eğer yardıma ihtiyacın olursa ablan yanında. Yaren’in dolabını yeni baştan yapalım.” Omuzlarımı sıkarken güldüğünde ben de güldüm “Ablacım yaaa şu an dünyadaki en iyi insan sensin. Bu hafta içi bir dışarı çıksak mı?” Yaren ikimiz arasında kafasını çevirirken elimi sıkıca tutup ona bakmamı sağladı, yavru bir kedi gibi gözlerini bana dikti “Olmaz.. benim kişisel alanıma girmiş oluyorsunuz. Benim dolabımın nesi var?” Kendini bir şekilde anlatmaya çalışan Yaren’e gülümseyip bunun yetmeyeceğini söylediğimizde babam odaya geldi. Kapıdan gelen babamı gördüğümüzde gülümseyip babamı karşıladık. Bize dönen gözleri ihtiyatla kısıldı, gülümseyip kafasını salladı.
Yemeklerimizi yedik ardından Yaren’in herkes için özel seçerek aldığı tatlıları yedik. Yağız ve babamla şirketteki işler hakkında konuşurken babam gözlüğünü burnundan indirdi “Bu şekilde devam edersek bu seneyi güzel kapatırız gibi. Aferim ikinize de.” Yağızla gülümseyip ellerimizi çarptığımızda babam Yaren’in tarafına bakıp bana döndü “Uzun zaman sonra ilk kez bu evi böyle canlı görüyorum. Eee torunum ne zaman gelecek?” Sorusuyla şaşkınca babama baktı. Annemler de babamın sesiyle bize döndüğünde Yağız utansa da sırıttı. Bu sefer de annem iç çekip elini yanağına yasladı “Aah ah, Asu’dan bile zar zor çocuk aldık. Siz ne zaman çocuk yapacaksınız? Daha fazla gecikmeden bize torun verin değil mi Rahmi bey?” Ben ve Yaren hızla ikisi arasında giden gözlerimizle ortamı izlerken babam kafasını salladı “Evleneli ne kadar oldu? Artık etrafımızda dolaşan ufak bir çocuk bekli-“ ellerimi kaldırdığımda Yaren Asu’nun tarafına dönüp duymamış gibi yapıyordu. Asu ve eşi bize gülerken kızaran yüzümle babama ve anneme baktım “Durun.. böyle şeyler ulu orta.. söylenir mi hiç? Ayıp yahu..” elimle yüzümü yellerken babam kahkaha atıp omzuma vurdu. Bizim telaşlı hallerimiz iki yaşlıyı eğlendirmiş ki gülüp bizle uğraşmaya devam ettiler.
Sonunda ayrılma vaktimiz geldiğinde Asu Yaren’e sıkıca sarılıp bir süre bırakmadı. Yüzü Asu’nun vücuduyla örtülü olan Yaren’in sadece gözleri gözüküyordu, biraz oldukları yerde sallandıklarında Yaren gözleri küçülecek kadar gülümseyip Asu’nun sırtını sıvazladı. Arabaya binerken Yağız cama yaslandı “Abi bu ay yurt dışına çıkıyorum, benim düzenlediğim kısımları önden kontrol eder misin?” Kafamı salladığımda durdu, sağa sola bakarken bana eğildi “Yaren ablayla barıştınız mı gerçekten? Gerçi Yaren abla baya mutlu görünüyor ama..” ona bakıp kaşımı kaldırdım “Yalan atacak halimiz yok ya, barıştık barıştık. Sen okuluna ve işine odaklan, biz karı kocayız küseriz barışırız.” Alnına vururken güldüm. Yanaklarını şişirse de kafasını eğdi bir şey demedi. Sonunda vedalaşma faslı bitince Yaren arabaya bindi eve doğru yol aldık. Orman yolu boyunca ikimiz de sessiz kaldık, gün bizi yormuş üstüne bir de evdekilerin tantanası eklenince pestilim çıkmış hissediyordum. Sarıyer yoluna tekrar çıktığımda göz ucuyla yanıma baktığımda Yaren’in uyuduğunu fark ettim. Sakin bir yere çektim, yavaşça koltuğunu eğdim. Üzerine ince montumu serip yola devam ettim. Bir yandan elini tutuyor bir yandan da arabayı sürüyordum. Otoparka girerken Yaren’in huzursuzca inlediğini fark ettim. İlk gördüğüm yere park ettiğim sırada inlemeleri sesli hale geldi, iki yana bedenini savururken gözlerinden yaş aktığını fark ettim. Omzunu hafifçe sarstım “Yaren.. yaren?” İki kez seslensem de uyanmamıştı, dudakları aralandı bir fısıltı çıktı “Özür..dilerim..” uyanmasını bekleyemedim belinden ve boynundan kavrayıp kendime çektim. Bedenini üzerime yasladım, omuzlarını ve kollarını sıvazlarken kulağına yatıştırıcı cümleler söyledim. İçli nefes alışı düzeldi titrek bir nefes alırken yine sayıkladı “..anne.. baba.. özür..” saçlarını severken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sakinleşip kollarımda yeniden uyuduğuna emin olduğumda Kaan’ı aradım.
Saatin kaç olduğunu fark edecek halde değildim fakat karşı taraftan gelen sesin aslında pekte aramaya uygun bir saat olmadığını fark etmemi sağladı “Siktir.. bu saatte ne arıyorsun..” boğuk uykulu sesi duyduğumda konuştum “Yaren uykusunda sayıklıyor Kaan. Normal mi?” İç çekiş sesi duydum kısa sessizlikten sonra gıcırtı sesi de duydum “İnsanlar stresli olduklarında uykularında sayıklıyorlar Eymen. Neden böyle bir şey olamayacak bir şeymiş gibi şaşırıyorsun?” sinilensem de sesimi dengeli tutmaya çalıştım “Bunun bende farkındayım gerizekâlı, bugün Yaren için alışverişe çıktığımızda ona giyinmesi için yardımcı olmaya çalışan kişilerden korkup titredi. Kollarımda ağlarken ne yapacağımı bilemedim ve şu anda anne babasını sayıklayıp özür diliyor.. ne yapabilirim, ne kadar seslensem de uyanmıyor..”
Ben Yaren’in alnından biriken terleri silerken Kaan’ın sesi daha endişeli geldi “Anne babasını mı sayıklıyor? Allah allah… Şimdiye kadar uykusunda annesini ya da babasını sayıkladığını duymadım.. Yaren’in fiziksel temasa olan rahatsızlığını zaten biliyorsun fakat bu çokça kötü değildi.. bir kez daha uyandırmayı denesene? Bu saatte Alper hocaya da ulaşamayız.. şimdilik sakin ol, onu uyandırmaya çalış. Kabus görüyordur ama bu onun travmasını tetikleyen şeyler olursa uyandığında daha alert halde olur. Bir şekilde uyandır sakinleşmesi için ona çay falan ver. Uyursa yeniden konuşalım.. yarın Alper hocaya ulaşıp durumu açıklayacağım. Gerekirse sakinleştirici ilaç vereceğim.” kafamı sözleriyle sallarken teşekkür ettim. Telefonu kapattıktan sonra hala nefes nefese olan Yaren’in yanağını sevip seslendim “Yaren.. tatlı uyanma vakti geldi, hadi kalk eve geldik.. Yaren..” çaresizce adını sayıkladığımda birden şiddetli bir şekilde irkildi. Onun ani hareketine karşılık bedenini tuttuğumda gözleri hızla açıldı, bana baktı. Çevresine bakınırken sanki nerede olduğunu anlayamamış gibiydi, yavaş yavaş algısı yerine geldiğini fark ettiğimde rahat bir nefes alıp tekrar omuzlarıma yattı. Ne olduğunu anlayamadığımdan yüzüne doğru baktım “İyi misin? Sanki kötü bir rüya görüyor gibiydin. Sana seslensem de uyanmadın..” gözleri yorgunca açılıp kapanırken bir şey demedi. Birden bana döndü gözleri “Biraz başım ağrıdı sadece.. iyiyim.” Göğsümden destek alıp doğruldu, hala çevresine bakıyordu “Demek hala arabadayız..” kendi kendine mırıldanırken yan koltuğa geçti, oturup başını elleri arasına aldı. Onu izlerken bana döndü “Sanırım bugün fazla gezdik, yorulmuş olmalıyım.. evet. Yoruldum. Eve geçelim mi?” Kafasını kendisini onaylar gibi salladığında bir şey demedim, arabadan inip elini tuttum. Elleri soğuk hissettirdiğinden boştaki elimi alnına koydum, bana ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bayık gözlerle baktı “Ah.. sadece ateşin mi çıktı diye düşündüm. Bir şey yok.” alnında duran elimi saçlarından ensesine indirdim vücudunun sıcaklığından emin olmak istedim otopark katından evin asansörlerine ilerledik. Bugün onu rahatsız eden şeyin ne olduğunu hala anlayamamıştım, direkt soramamak beni mutsuz ediyordu. Elim kolum bağlı halde sadece uzaktan Yaren’i izlemekle yetindim.
“Yaren! Hazır mısın?” parfümü bileklerime ve boynuma sıkarken seslendim. Birkaç saniye sonra ‘Evet!’ cevabı aldığımda arabanın anahtarını aldım. Kol saatime baktığımda saatin henüz 19.00 olduğunu fark ettim. Çok geç kalmamış olmamız sevindirmişti, yatak odasından çıktım Yaren’in odasının kapısını araladım. Saçlarını yarım topuz yapmış, üzerinde en son seçtiğimiz elbise vardı. Odasındaki boy aynasında ona zorla aldığım inci küpeyi takmakla cebelleşiyordu “Kolyesi nerede, neden onu da takmıyorsun?” Etrafa bakarken sorduğumda küpenin küçük kısmını takıp masasındaki küçük kırmızı kutuyu işaret etti “Burada, takacağım merak etme. Bir dakika ver bana…” üzerindeki elbiseyi düzeltti, yırtmacı baldırına kadar olan elbisenin tek cesur kısmı bu kısmı değil aynı zamanda derin göğüs dekoltesiydi. Omuzlarına dökülen saçı sırtını kapatsa da göğsü ve bacağı olduğu gibi ortadaydı. Elbiseyi alırken o kadar dikkat etmemiş olmamın acısıyla Yaren’i izledim, çok kıskanç bir insan olduğumu yeni fark edip üzüntüyle iç çektim bir anda üzerindekileri çıkarıp evden çıkmasına izin vermek istemedim, kırmızı kutuda bulunan incili kolyeyi elime aldım yanına ilerledim “Takmana yardım edeyim gel..”
Bana bakıp kafasını salladığında ensesinden parmaklarıyla saçlarını toparladı, sol omzuna attı. Bir iki saniye ensesine bakarken eğildim, yumuşak tenine sulu bir öpücük bıraktım. İrkilip bana aynadan bakış attığında omzunu sabit tuttum, hafifçe ısırıp emdim. Birden ne yaptığımı anlayan Yaren’in gözleri büyüdü “İz bırakma-“ sözleriyle ısırdığımda irkilip gözlerini yumdu. Doğrulup gülerken kolyeyi boynuna asıp küçük kopçasını da taktım. Parmaklarım sırayla incileri üzerinde dolanırken Yaren’in kulağını öptüm “Bu kadarına da bir şey söyleme, zaten elbiseye her baktığımda gitmekten vazgeçecek gibi oluyorum en azından bu izi bırakayım. Sineklerin dolaşıp dolaşmayacağını bilemeyiz.” Göğsüne doğru inen küçük incilere bakıp iç çektim “Hayalim şu an bir kolye olmak olabilir.. Allahım, cidden böyle güzel olman benim için sorun..” yanağımı saçına hafifçe sürttüğümde gülümseyip kollarımda döndü. Kravatımı düzeltip ceketimdeki tozları alırken dudakları büzüşmüştü “Ben ne yapayım o zaman? Sen de böylesine yakışıklıyken birinin seninle konuşmaması imkansız duruyor.” Hafifçe iç çekip kafasını iki yana salladı, beni kıskanabileceği hissiyatı mutlu edince beline inen ellerim Yaren’i sıkıca tutmamı sağladı “O zaman sen de bana bir iz bırak? Ya da şöyle yapalım, yanına yaklaşan tüm kadınlara sağırmışım gibi davranayım sen de öyle davran olmaz mı?” Hevesle sorduğumda tek kaşını kaldırdı “Eymen, ben zaten az duyuyorum, sağırım diyebiliriz.” dudaklarım büzüldü, iki yana sallanıp kafamı da iki yana salladı “Hayır, sen sağır falan değilsin. Bak, bana çokta güzel laf sokuyorsun. Benim eşimin her şeyi tatlı.. bu ne ya? Babamı arayalım gitmeyelim bu yardım etkinliği midir nedir o şeye olmaz mı?” Kaşlarım hafif çatıldığında gülerek belime sarıldı Yaren “Sızlanma.. hadi artık çıkalım yoksa cidden yetişemeyeceğiz. Annenler orada bizi beklediğini söylemişti.” Dudaklarına sonrada gözlerine baktım dayanamayıp ufak bir öpücük kondurdum “Öyle olsun bakalım..”